1. 26.
    0
    aranlığımın örselenmiş
    Ve tükenmiş kimliğinden yazıyorum.
    Merhaba çocuk;
    Kaldırım taşlarına baktığımız
    Esmer Ankara�nın yüzümüzü kavurduğu
    Dudaklarımızı çatlattığı
    Gözlerimizi doldurduğu
    Karanlık bir odanın en duldasına
    Ve bir çok gidişin ardına yaşanan
    Ağlanan bir gecenin hapsinden yazıyorum.

    Merhaba arkadaş;
    Gidişinle mi başlayacaktı
    Kalbimin yeniden kanaması?..
    Ve özlemin, beni böyle çırılçıplak
    Bir yangının ortasına mı bırakacaktı?..
    Öyle çok yoruldum ki çocuk.
    Bu kaçıncı sensiz gece?..
    Saymadım, adını koymadım,
    Ve öylesine değiştim ki,
    Görsen hem kaçar, hem de ağlarsın
    Ben bu ayrılığı anlamadım çocuk.
    Hala karanlık odamı aydınlatan,
    Bir elmanın yarısı sen, yarısı ben olan,
    Siyah beyaz bir hatıranın fotoğrafı baş ucumda.
    Cebimde burnunu sildiğin o üç kuruşluk peçete
    Yakut misali yanıp duruyor kalbimin üstünde
    Ve ben kalemi kağıdı elinde hasrete pervane
    Seninde dediğin gibi yaramaz bir şairim yine
    Soyadım ince yaa,
    Yine ondandır ince mevzulara takılıp kalmam�
    Dizlerine başımı koymayı,
    Başını dizlerime koymanı özledim
    Öyle çok özledim ki. özlemden öte.
    Aslını sorarsan kalbini kırmak değil ,
    incitmek seni, asla!..
    Yemin ederim niyetim ağlatmak değil.
    Bütün sözlerim; çıkmazlara sokan yokluğuna,
    Bu karanlık odanın içine bırakan hatıralarına
    Ve dahası bir kere sesini duyamayışımadır�
    Öfke değil, nefret değil
    Benimkisi hüzün sadece sevdiğim�
    Sigaramın katranında boğuluyorum Ankara sokaklarına
    Senden benden arta kalan o mum yarasına
    Dudaklarımı gömüyorum.
    Sonra acı içinde geceye sönüyorum,
    Yoksun yaa� Gelmiyorsun yaa� Uzaksın yaa
    Yokluğunun ağır bedeli ve hepsi DARBEDiR �
    Hayata dair o gidişinle açılan büyük çukur
    DEVRiMDiR KALBiMDE�
    Seni özlerim, seni söylerim
    Böylesine yalnız ANKARA gecelerine�
    Saat onikiye beş var.
    idamımı vermişim
    ASMIŞIM kendimi yalnızlığına,
    Az sonra kapım çalacak
    Ve son arzun diyecek Azrail
    Bir yudum su diyeceğim
    Nerden bileceksin sevdiceğim
    Gelmezsen ÖLECEĞiM�
    Şimdi kırık ezgiler yankılanır odamda, Ankara�da
    Hatta malum olur kalbimin ölüm marşları.
    Bir sessizlik olur sonra sallanır başım
    Yakar senide sallanışım o batasıca istanbul�da.
    Adı diyorum adı batasıca iSTANBUL�DA.
    Ölesim tek geçmiş bir kaç satırda
    Gelde bitsin diyeceğim
    Yoksun bee sevdiceğim�
    Şimdi ağlarım,
    Dokunsan kanarım
    Şimdi nasılsın desen,
    Volkan olur PATLARIM.
    Sorma ne haldeyim, nerdeyim?
    Ben kimim?..
    Şairin dediği gibi;
    Kimliğimi tarif eden,
    Yüzümü gösteren
    O kahrolasıcası yüzümü diyorum
    Aynalardan uzaktayım sevdiğim�
    Karanlığın içine bir ince yaram daha düştü,
    Sen yoktun kar beyazım, her yan kırmızıya döndü.
    Görmezdin, göremezdin, bilmezdin ki.
    Herkes gitti yine, o rutubetli odamda,
    Kafam cigara dumanı içerisinde,
    içime sensizliği sindirmeye çalışıyorum
    Ve biliyor musun bunu yapamayacağımı bile bile
    Seni içimden silip atmaya çalışıyorum�
    Seni seviyorum, seni seviyorum, seni seviyorum
    Hoşçakal iki gözüm; saat on iki.

    murat ince
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster