+1
-6
geçtiğimiz perşembe günü iş yerinde gurup toplantısına çağrılmıştım, saat 10:30'da idi.
perşembe sabahı geldi, ben yine saat 07:30'da uyandım, yüzümü yıkayıp, dişlerini fırçaladım ayrıca bir güzel sıçtım, o kadar güzel sıçtım ki, tuvaleti bir an da sanki bahar kokusu sardı.
işimi bitirip şifonu çektim, fakat ölümüne sıçmışım amk, takların 4/1'i hala klozetin derinliklerindeydi, sinir oldum ve sinek giben gergedan hassaslığı ile şifonu 2nci kez çektim ve takların tamdıbını kanalizasyona ulaştırdım.
üstümü başımı giyinecektim, girdim yatak odasına, açtım gardropu beyaz gömleğimi siyah ceketimi siyah keten pantolonumu ve tıpkı yarağa benzeyen kravatımı taktım, daha sonra axe parfümü sıktım fakat iğrenç koktu, az önce sıçtığım bahar kokulu tak daha iyiydi.
içimi bir pişmanlık kapladı ve içimden "keşke takları üzerime sürseydim" dedim ama taklar artık kanalizasyona gitmişti bile..
kunduralarımı giyip, evden fil giben karınca kurnazlığıyla çıktım. durağa geldim otobüs bekliyordum. sonunda otobüs geldi, kanguru okşayan ispiyoncu koala gibi atladım otobüse. akbile bastım ve "loyloyloo" diye ses geldi.
ben akbilimin bir mahmut tuncer fan'ı olduğunu zannetmiştim ki, sesin arkamdaki karının telefonundan geldiğini anladım.
otobüse bindim, sadece 6 durak sonra inecektim. 1 geçti 2 geçti, bir baktım, ablanın teki esniyor, hem de öyle böyle değil, belgesel izleyenler bilir aynı su aygırlarının ağzını açtığı kadar açıp esniyordu. onun yanında da oturan bir abi, vardı keçi dürten zilli maymun misali horluyordu amk.
ben ayakta gidiyordum, bir baktım yanımda 70 yaşlarında bir bey amca var, bastonunu sokmuş burununa sümük arıyor amk. ben bir an da irkildim ve karşı daki 120 kilo civarı, 1.90 boylarında olan armut görünümlü kuduz eşref'i gördüm, sağlı sollu osuruyordu, ama öyle böyle değil, allah'tan otobüsteki pencereler açıktı da arada bir nefes alabiliyorduk.
az önce horlayan deli niyazi uyanmış olacak ki, şu osurmaktan zütünü yırtan gence "yuh be evladım dün kurufasulye kazanına mı oturdun? insan olan bu kadar osurmaz yahu" dedi.
genç utandı ve osuruğu kesti, biz ise derin bir nefes aldık derken, sol çarprazımda oturan kıllı hamido'yu farkettim geyirip duruyordu ama nasıl geyirme. resmen kükrüyordu mübarek.
ulan bir baktım, biri horluyor, biri osuruyor, biri burnunu karıştırıyor.
bana bir şeyler oluyor. uzay gemisi büyüklüğünde bir tak anüsüme doğru geliyordu, bunu hissedebiliyordum. "lan ne yapacağım ben amk sıçtık, ama bu kez harbi sıçtık" dedim içimden. inmeme daha 3 durak vardı ve bu yaklaşık 20 dakika demekti. ben dayanacak gibi değildim, şu ağzını su aygırı gibi açıp horlayan amcanın önüne geçip domaldım, "aaa yuh terbiyesize bak" kelimeleri ve cümleleri eşliğin de anüsümü abinin ağzına dayayıp doyasıya sıçtım.