+5
-1
8 saate yakın sürdü istanbul yolcuğumuz. Nalan yolculuk boyunca çalan türkülere kah dalga geçerek eşlik etti, kah offf bu ne sıkıcı bişey tepkisini verdi bazen de hüzünlendi. Belliydi yanımda kendini çok mutlu hissettiği. Hüzünlendiği anlarda bana dönüp baktı öylece uzun uzun, gözleri dolarak. Soramaya cesaret edemedim hiç nedenini. Neşet ertaş’ı hiç dinlememiş hayatında benden önce, gülayı sadece bi şarkısından öğrenmiş. Yavuz bingöl’ü magazinlerden biliyor. Cengiz özkan’ı da ilk defa duymuş resmini gösterince çobana benziyo bu diye dalga geçmişliği de var. Ama bu seslere bu müziklere meftun olması da belki bana olan aşkındandı bilinmez, yolculuk boyunca yavaş yavaş seviyodu. Tam seviyodu değil de katlanma duygusuyla sevme duygusunu harmanlayarak dinliyodu heralde.
Yol üstü köylere girdik sık sık. Nalan hiç köy görmedim dediğinden. Bazılarından öylesine geçtik bazılarında teyzelerle muhabbet ettik. Nalan şaşkınlıkla karışık severek yakınlık kurdu. Köyümüz köylümüz programında konuk şehirli kız rolüydü onunki. Otantik havalarını hayranlıkla seyrediyodu sadece. Köy ziyaretleri sonrası köylerimiz sorunları üzerine konuşmalarıma ama çok huzurlular, ama hava çok temiz tepkileriyle yaklaşıyodu.