/i/Tarih

''Tarih bir meslektir, bir hobi, gevezelik, anekdot ya da asparagas değildir.'' (Pierre Goubert)
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +1 -2
    “…Atatürk olmasaydı, Türk belki Özbekistan’da olurdu, ama Trakya ve Anadolu’da kalmazdı. 100 yılda tüm civar büyük coğrafyadan sürülmüş ve katledilmiş Türklerin Konya Ovası’ndan sürülmeleri ve atılımları ne kadar sürerdi sanıyorsunuz?”
    Amerikalı tarihçi -Prof. Justin McCarthy (Bu adam aynı zamanda uluslararası arenada ermeni soykırımının olmadığını açıklar)

    Prof. McCarty’ye göre, Doğu Anadolu’daki nüfusun yaklaşık yüzde 7-9′u Ermenilerce öldürülmüştü.
    Amerikalı tarihçinin kanıtlara dayanarak çizdiği tablo çok açık.
    19′uncu yüzyılın başlarından 20′nci yüzyılın başlarına kadar, Balkanlar’dan Kafkaslar’a kadar 5 milyon 60 bin Türk öldürülmüş. 5 milyon 381 bini de sürgün edilmiş, yerinden yurdundan olmuş.
    Peki bu vahşet ne zaman ne kadar sürmüş?
    Yanıtını Prof. McCarty çok net veriyor:
    “…Türk bağımsızlık savaşında bir şey oldu ve plan artık yürümedi!.. Yunanlılar bozguna uğrayınca, kaçarken her yeri yaktılar, yıktılar, herkesi öldürdüler. Amerikan elçisi ve Amerikan kaynakları bu olayı doğruluyorlar… Sadece Batı’da Rumlar tarafından 1 milyonun üzerinde Türk öldürüldü, 1-2 milyonu da sürgüne zorlandı.”
    Ve ekliyor:
    “…Çok kötü bir yüzyıl olmuştur. Müslüman ülkesi yok edilmiştir. 1800-1922 arasında Yunanlılar 950 bin göçmen, 320 bin ölü verdiler. Ermeniler 910 bin göçmen ve 580 bin ölü verdi. Oysa aynı dönemde 5 milyon Müslüman göç etmek zorunda kaldı, 5 milyondan fazlası da öldü.”
    Sonuç?
    “…Bu ibret tablosunun karşısında, kim suçlu diye sormak gerekiyor. Mustafa Kemal’in itildiği Konya Ovası’nı gözler önüne getirin. Bir yüzyılda nereden nereye gelinmiş! Ben size diyorum ki, Atatürk olmasaydı, Türk kalmazdı… Diyebilirdi ki, ben Selanik’e kadar gidiyorum. Herkes arkasından giderdi. Hayır, büyük önder Türklerin ne kadar acı çektiğini, ne bedel ödediğini biliyordu. O tam tersine düşmanlıkları, nefreti unutmasını ulusa telkin etti. Ve sadece büyük bir insanın söyleyebileceği ‘Yurtta barış, dünyada barış’ dedi.”
    Prof. McCarty, “Kürt sorunü’na da -alışılmış Batı’dan- farklı bir açıdan bakıyor.
    1926′dan sonra “Kürt liderler’in güçlerini korumalarına izin verilmesinin hata olduğunu söylüyor. Kürtlerin Türkiye’de başkan, başbakan, bakan, general bile olabildiklerini Batı’ya anlatmak gerektiğini savunuyor.
    Ve konuşmasını noktalarken şöyle diyor:
    “…Yüzyıllık tarihte Türkler hakkındaki yalanların iki kaynağı var. Misyonerler ve ingilizler. ingilizler -propaganda büroları aracılığı ile- bugün bile inanılan yalanlar yayıyorlar… Benim söylediklerimi bir Türk söylese, kimse inanmaz. insanlar dışarıda Türklere karşı önyargılılar.”
    Amerikalı tarihçi, Atatürk’ün diktatör olduğunu söyleyenlere de karşı çıkıyor. Ve Attilâ ilhan’ın “Hangi”li kitap dizisine bir yenisini eklemek gerektiğini düşündürüyor:
    Hangi Tarih?
    1 Eylül 2000 tarihli Müdafaa-i Hukuk gazetesinin birinci sayfasına, vaktiyle Atatürk’ün Hâkimiyeti Milliye gazetesinde neşredilen şu sözlerini koymuşlar. Atatürk diyor ki: “Hürriyet ve istiklal benim karakterimdir. Ben milletimin ve büyük ecdadımın en kıymetli mirasından olan istiklal aşkı ile yaratılmış bir adamım. Bence bir millette şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın kalıcı olması, mutlaka o milletin istiklale sahip olmasıyla mümkündür. Ben şahsen bu saydığım niteliklere çok önem veririm. Ben yaşayabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli istiklal benim için bir hayat meselesidir. Milletimin menfaatleri gerektirdiği takdirde her milletle medeni ölçüler içinde dostluk yapmaya özen gösteririm. Ancak benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin de bu arzusundan vazgeçinceye kadar amansız düşmanı olurum.”
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster