/i/İnanç

İnanç
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    0
    5. Bazı Olası Açıklamalar
    Aristo, insanların erkeğin sperminin kadının adet (regl) kanı üzerindeki faaliyeti sonucu oluştuğuna inanıyordu ki [18] , bu da bizi bir ikilemde bırakır. Eğer ”alak” kelimesini pıhtı olarak çevirirsek bu, Kur’an’ın anne karnındaki insanın gelişimi hakkındaki verdiği bilgilerin tamamen yanlış olduğu anldıbına gelir, zira embriyonun oluşumu sırasında kesinlikle ”kan pıhtısı” evresi yoktur. Embriyonun kan pıhtısına benzer bir görünüme sahip olabileceği tek durum düşükler olup bu durumda kanın pıhtılaştığı (pıhtının büyük bir bölümü anneden gelmek üzere) görülebildiği gibi bu pıhtı katılaşmıştır ve tanımı gereği artık hayatta da değildir. Eğer bir embriyonun görünümü pıhtıya benziyorsa bu onun asla gelişememiş ve insan haline dönüşememiş olduğu anldıbına geldiği gibi bu embriyo ana rahminden düşmüş bir et parçası ve ölü bir kitle olacaktır. muhafazid birden çok eşe sahip olduğu için büyük bir olasılıkla düşüklerin ona tanıdık gelmesi gerekir. Alternatif olarak, Aristoteles’in, embriyonun, erkek spermi ile kadının menstrüel (adet) kanının kombinasyonu sonucu ortaya çıktığına dair olan yanlış inancı Kuran’daki yanlış bilgilerin dayandığı bir ipucu olabilir.
    Moore, embriyonun gelişiminde ”kan pıhtısı” evresi olmadığını farkettiğinden beri ”alak” kelimesini sülük olarak çevirerek bu problemden kaçınır. Ancak gördüğümüz gibi, bu sadece embriyonun 24-25. günlerde ”yapışkan sülüğe” , 26 ve 27. günlerde ise diş izlerine sahip ”mudga’ya benzediği” yorumunu haklı çıkarabilmek için alak ve mudga kelimelerinin anlamlarıyla oynamasından ve çarpıtmasından öte başka bir anlam ifade etmez. Bunun yanında eğer ”alak” kelimesini rahim duvarına tutunduğu için ”sülük” olarak çevirirsek ortaya bir problem daha çıkar ki, bu da cenin sadece bir kaç gün için mi rahim duvarına tutunduğu sorusunu ortaya çıkarır. Kesin olarak biliyoruz ki fetus sadece birkaç gün değil, gebeliğin sonuna kadar 9 ay boyunca rahim duvarında yapışık olarak kalır.
    Moore’nin yorumunda başka problemler de var. Sorun sadece muhafazid’in 24-25 gün ve 26-27 gün yerine iddia ettiği alak ve mudga’nın gebelik sırasında sırasıyla 40-80 gün (alak) ve 80-120 (mudga) günlük dönemlerde oluşması ile ilgili tarihler değil, asıl sorun aynı zamanda eğer Kur’an insan gelişimine dair yüksek kesinlikte bilimsel hesaplar verdiği iddia ediliyorsa neden ”nutfe, alak, mudga ve sonraki kemiklerin etle giydirilmesi” gibi sadece 4 evreden bahsettiği sorusudur. Örnek olarak Moore kitabında döllemenin başlangıcı ile 28. gün arasında en az 13 evre daha sayar. Kur’an neden bu evreler hakkında hiçbirşey söylemiyor? Gerçek şu ki, Arapça terimlerin anlamları daha belirsizleştikçe ve belirli olan kelimelere de daha fazla anlam yükledikçe bunların da daha az ikna edecek ölçüde hassas bilimsel terimler olduğu söylenebilir.
    Ancak en ikna edici açıklama ve Kur’an’ın Allah’ın bozulmamış ve herhangi bir insanın müdahalesi olmadan yazılmış sonsuz sözleri olduğunu iddia edenler için en endişe veren şey, Kuran’ı Kerim’in büyük nüfus sahibi olan Yunanlı hekim Galen’in öğretilerinin bir tekrarı olduğudur. Bu durumda, sadece Kuran’ın kendisi yanlış değil, ama aynı zamanda antik Yunan edebi eserlerinden yapılan aşırmalar da yanlış olacaktır!
    Antik Yunan hekimi Galen'in bir resmi Bergama'daki sağlık tapınağı (Türkiye)
    Görsel (sol): Galen’in bir resmi
    Görsel (sağ) : Bergama’daki sağlık tapınağı (Türkiye)
    [Bu hastane hakkında daha fazla resim için buraya tıklayın]
    Kur’an’da tanımlanan embriyolojideki farklı evrelerin varlığını ar-Razi ve al-Quff, Yunan Fizikçi Galen’in M.S 150 yılında Bergama’da (şimdiki Türkiye) yazdığı öğretileriyle aynı şekilde açıklıyor. Galen, aşağıda ayrıntılı olarak embriyonun dört aşamada geliştiğini öğretir.
    Galen’in Yunanca eserinden alıntı:
    Galen'in Yunanca eserinden alıntı
    Türkçe çevirisi:
    Hesaplarımızı temiz ve düzenli hale getirmek için bir hayvanın ilk biçimlendiği döneme geri dönelim ve fetusun oluştuğu bu dönemi dört farklı devreye ayıralım. ilk evrede, hem düşükte hem de otopside görüldüğü gibi, meni formları hakimdir (Arapça nufta). Bu noktada, muhteşem Hipokrat da, hayvanın şeklini henüz fetus olarak tanımlamayıp meni formu aşamasının 6. günde sona erdiğini duyduğumuz halde bu formu hala meni olarak tanımlar. Ama eğer bu oluşum kan (Arapça alaqa) ile doluysa ve kalp, beyin ve karaciğer henüz tam olarak belirginleşip şekillenmediği halde belli bir dayanışma gösteriyor ve önemli bir boyuta ulaşmışsa bu da ikinci evredir ve fetus bir et formuna sahip olup artık meni formdan çıkmıştır. Buna göre, siz de Hipokrat’ın böyle bir formu artık meni olarak tanımlamadığını ama bahsettiği gibi fetus olarak tanımlayacağını düşünebilirsiniz. Anlatıldığı gibi, eğer önde gelen bu 3 parça diğer parçalardan açıkça, bir siluet şeklinde ayrılmaya ve belirgin bir biçimde görünmeye başladığında da bu dönemi üçüncü evre takip eder (Arapça mudga). Bu evrede önde gelen 3 parçanın şeklini de açık seçik görebileceğiniz gibi mideyi oluşturan parçaların bunlardan daha koyu, hele hele dış uzuvların ise hepsinden de daha koyu olduğunu izleyebilirsiniz. Dallara benzerlik gösterdiği için Hipokrat’ın da tanımladığı ifade ile bu kısımlar daha sonra “dalları” oluşturacaktır. Dördüncü ve son evre ise, bacak ve kol gibi dış uzuvların tüm parçalarının ayırt edilebildiği aşamadır. Bu evrede muhteşem Hipokrat, fetusu artık embriyo olarak da tanımlamaz, bilakis artık kasılma hareketleri gösterdiği ve ana rahminde canlı bir hayvan gibi hareket ettiği için bu tamamlanmış oluşuma “çocuk” der (Arapça Yeni bir Yaratılış) …
    … Bu aşamada doğanın organları tam olarak belirleme ve tüm parçaları tamamlama zamanı gelmiştir. Bu da etin kemikler etrafında büyümesine sebep olur, ve aynı zamanda … kemik uçlarını birbirine bağlayan bantları meydana getirir ve tüm uzunluğu boyunca periost denilen ince membranların yerleşmesine ve burada etin gelişmesine neden olur.[19]
    Karşılaştırmak için Kur’an, Mü’minun Suresi, 13-14. ayetleri Arapça olarak verilmiştir:
    Mü'minun Suresi 13-14. ayetleri Arapça
    Türkçe meali:
    Sonra onu az bir su (meni) hâlinde sağlam bir karargâha (ana rahmine) yerleştirdik. Sonra bu az suyu “alaka” hâline getirdik. Alakayı da “mudga” yaptık. Bu “mudga”yı da kemiklere dönüştürdük ve bu kemiklere de et giydirdik. Nihayet onu bambaşka bir yaratık olarak ortaya çıkardık. Yaratanların en güzeli olan Allah’ın şânı ne yücedir!
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster