+1
Yüzüme birşeyler anlatacakmış gibi baktı. O kadar merak içerisinde, ağzından çıkacak sözleri bekliyordum, bunu anlamış olacak ki korktuğundan veya sanırım çekindiğinden ceketinin cebinden cep telefonunu çıkardı. arama kaydını açıp, aşağı yukarı kaydırmaya başladı. Kocaman ekranlı sony marka cep telefonunun ıps ekranından ne yaptığını rahatlıkla görebiliyordum ama o bunun farkında değildi. O düpedüz zamanı eritmeye çalışıyordu, ben ise konuşmuyor gözlerimi yüzüne dikmiş onu izliyordum. “Saçları ne kadar güzel taranmış.” “Gözlerinin altında belirli belirsiz çilleri mi var ne?” “Kaç tane vardır ki acaba?” “Bir, iki, üç, dört…” Neyden sonra bilmiyorum sessizliği Remzi abi bozdu. Dikkatimi onu çevirdim.
-Genç "çifte kumrulara" benden harika iki tane kokoreç. Ayranlarda müesseseden.
“Genç çifte kumrular mı?” bu adamın boş boğazlılığını bazen seviyorum. içimden o an sırıtmak bile geldi. Tuğçe’ye tekrar yüzümü döndüğümde o çoktan gülmeye başlamıştı bile. “Yok remzi abi biz sevgili değiliz.” dedim. Böyle bir cümle kurma gereksinimini nerden çıkardığımı hala anlamış değilim. Ortama sıktığım limon suyu tadını Tuğçe’nin cümlesi değiştirdi.
-Aşkım tamam özür dilerim. Affet işte artık! Uzatmanın manası yok!
“Aşkım mı dedi?” “Sanırım bana dedi… Yok yok kesin bana dedi.” Remzi amca bana baktı. Yapmacık bir şekilde gözlerini kısıp, kaşlarını çatarak;
-Üzme len kızı! Bide Angaralı olucan haaa…
+Tamam o zaman affederim ama bir daha yapmıycak.
Bir anda sahte tiyatro gösterisinin oyuncularından biri oluvermiştim. Belki de günün en ilginç kısmı sevgiliymişiz rolü yapmak bile beni mutlu etmişti. Tuğçe de “Tamam söz bir daha üzmiycem.” gibi bir söz verdikten sonra, remzi abi son repliği olan “Aferim size, Hadi afiyet olsun.” cümlesini kurarak sahneden ayrıldı. Sanırım tiyatro gösterimiz de orda bitti. Harika bir oyun sergilememize rağmen alkışları duyamıyordum.