Yine bir diyarbakır sabahıydı. millet birbirine gibtiği eşeklerin fotorafını gösteriyor, yoldan geçenler balgamlarını atıyor bende her zamanki köşeme geçiyorum. elime tesbihimi alıp çömeliyorum ve her zamanki gibi yoldan geçenlere laf atıyor, yerlere tükürüyorum.

Herşey sıradan gelişirken karşıdan bir güzel geliyorki ne güzel. kapkalın birleşik kaşları, burnunun üstünde et beni,o üstüne sinen tezek kokusu beni benden almıştı.o kürt kalbim deli gibi atıyordu yanımdan geçerken attığı o balgam beni iyice kendine bağlamıştı.ne yapıp edip konuşmalıydım ayağa kalktım yanına gittim selamın aleykum dedim aleykumselam hewal dedi sigara istedi prestige marka sigaramdan ikram ettim ve mhabbet etmeye başladık.

Konuşurken göz göze gelişimiz, güneş ışığı yüzüne vurdukça burnunda beliren o kıllar gerçekten aşkımkzın ifadesi olabilirdi ama taaa ki sokağa korna çala çala gelen façalı kırmızı renkte şahin gelen kadar. lavuk indi kızın alnından öptü nasılsın biji dedi kız iyim serok sen nasılsın dedi lavuk bu kim dedi kızda şuradaki çiğköftecinin çırağı dedi lavuk hahaha vay dıbına kodumun ibrahim tatlısesi dedi çok zoruma gitti sen sus amk hırdavatçısı demeden arabadına binip kızıda alıp gitti ilk defa eşekten başka bi cinse ilgi duymuştum oysaki