1. 26.
    0
    Göz ucuyla çocuğa baktı, hemen yanına geldi. Ondan sordu: “Adın ne? Nerelisin? Ne gibi hünerler biliyorsun?” Sonra yüzünü bana döndü, kölenin fiyatını sordu. Ona dedim ki; “Her ne kadar güzellikte, yakışıkta bir altınsa da pahası tam ayarlı bir altındır.” Hiçbir şey söylemedi. Orada bulunanlardan gizleyerek elini çocuğun eline zütürdü, avucuna bir şey sıkıştırdı.

    Gittikten sonra tartıya vurdum. Yüz dinar geldi. ikinci ve üçüncü günlerde de böyle yaptı. Üç yüz dinarı bulunca kendi kendime, kölenin sermayesini tamam verdi, dedim. Öyle görünüyor ki, genç adamın bu çocuğa gönlü düşmüş, fakat istediğim parayı vermeye kudreti yetmiyor. O pazardan ayrıldıktan sonra ben de durmadan arkasından koştum. Evini öğrendim, gece olunca kalktım.

    Çocuğu nefîs elbiselerle süsledim, hoş kokular sürdüm ve doğruca evine zütürdüm, kapısını çaldım. Dışarı çıktı, bizi görünce şaşkın bir halde “Allahtanız ve ona döneceğiz” dedi. Sonra sordu:

    “Sizi hangi rüzgâr attı? Benim evimi size kim gösterdi?”
    ···
   tümünü göster