-1
nerede hangi karakol olduğunu söylemeyeceğim burada size bir şeyler anlattığım için zütüme yıldızlı yarakların girmesini istemiyorum. 1. devre olarak birliğe teslim oldum. kırkbeş gün acemilik yapıp bitirdikten sonra usta birliğine teslim oldum. genç adamız kanımız kaynıyor bir de jandarmayız. arada bir devriyeye çıkarsak şansımıza. zaten 30 kişi falan karakolun nüfusu. akşama kadar birbirimizi pandikliyorduk. üç tane uzman vardı karakolda birisi şamar oğlanı gibiydi dıbına koyayım tiki varmış bunun ikinci hafta öğrendim kimseler de söylemedi dıbına koyayım yemekhanede herif masaların arasında göbek atıyordu. neyse böyle böyle temmuz' a kadar geçti ilk zamanlarım daha sonra sık sık karakola ziyarete gelen bir kız dikkatimi çekti. hemen yazılmaya karar verdim buna. karakolun kapısından içeri giriyor karşısında bekliyorum falan filan binaya kadar eşlik ediyorum. bizim uzaman bunu çakozladı tabi. çekti beni bir kenara konuşmaya başladı. karakol komutanının kızı olduğunu falan söyledi tabi gibimde değil abazanlık iliklerimi kurutmuş. tamam uzmanım dikkat ederim bir daha yapmam dedim bu puşt giderken iki hareket çektim. sasalı'daki zürafalar gibi dönmeye başladı. koşarak kaçtım ben de.
geldiği vakitleri ezberlemiştim artık. geçtim kapının önüne beklemeye başladım 10 - 15 dakika kadar bekledim sonra sallana sallana çıktı geldi. kapıdan içeri girdi yine yanına yaklaştım bu sefer fazla muhabbet etmedim. bir şeylerin ters gittiğini ima etmeye çalıştım. anladı tabi bu durumu babasının yanına gitti. ben de dut ağacının altındaki yeşil bankette oturmuş sigara içiyordum. biraz daha erken çıktı babasının yanından. yürüdükçe savrulan, açık pembe renkteki pileli eteği tavuskuşlarının çiftleşme çağrısını andırıyordu bende. geldi yanıma oturdu konuşmaya başladık. okuyup okumadığını sordum konuştuk baya. babası kapıdan çıksa zütümde yıldızlar kayacaktı ama hiç düşünemedim. sonra kalkmak için ayaklandı bu bir daha ne zaman geleceğini sordum sanki bilmiyormuş gibi. zaten biliyorsun dedi gülümsedi gitti. o an kendimi on yıllık röntçü gibi hissettim. iki hafta kadar geliyor gidiyordu her geldiği ziyarette benim yanıma da uğruyor muhabbet ediyorduk. ben buna bi yürüyeyim artık dedim kendi kendime. çarşamba günü oldu gelmedi. perşembe oldu gelmedi. ulan dedim ne oldu buna bir potansiyel komutan kızı vardı onu da kaybettik. kedi köpek mi gibeyim buralarda diye düşünüyordum kendi kendime. sonra birden karşımda belirdi. babasıyla kavga etmiş ağlamaklı bir vaziyette yanıma geldi. tenhadaki banketlerden birine oturduk konuşmaya başladık. ulan dedim şansımı gibeyim, uzmanın kuru zütünü parmaklıcaz.
suratı ağlamaktan çilek kasasına dönmüş, makyajı heryerine bulaşmıştı. elimi başına attım sonra yavaşça kafasını omzuma doğru bastırdım. ağlaması için bir yastık yaptım kendini hıçkırıklara boğuluyordu o vakit. kollarıyla iri bedenimi sarmaladı. o an bi incinme oldu yüreğimde nedenini de sormadım ne oldu da bu kadar ağlıyor du? bir saat kadar omuzlarımda ağladı. ertesi gün yine geleceğini söyleyerek yanımdan ayrıldı. uzman ileriden bizi izliyormuş kız gittikten sonra yanıma geldi bir güzel fırça kaydı. babası gibin derse ilk ben gibeceğim senin parlak zütünü diye yüzüme gözüme kemçirdi itoğlu it. sonra o da gibtir oldu gitti. yemekhaneye gittim bir güzel karnımı doyurdum bi içtima alındı gibtir oldum sigara içmeye gittim.
ertesi gün oldu kızın geleceğini unutmuşum bu sefer babasının yanına gelmemiş benim yanıma gelmiş. duygulandım o an. -işte şimdi bu iş tamamdır. yırttın olum amsqirten elizabet' e son artık burada. iki güne kalmaz düzenli ciks hayatım başlar. dedim. yine tenhada bankete oturduk bir güzel muhabbet ettik artık daha da samimiydik. el şakaları küçük dokunuşlar vuku buluyordu aramızda. bir kaç defa daha bu şekilde gel gitler konuşmalar şakalaşmalar devam etti. birden bire sevgili olmuştuk.