-
151.
0ikea'ya geçiyoruz. her gördüğüm kahvaltılığa atlıyorum vera bunu ister misin, bak bundan da alalım, aaa bak bunlar çok güzel oluyo diye. tepsilerimizi hazırlayıp bi masaya oturuyoruz. ben çay almaya gittiğim sırada onun aynaya baktığını farkediyorum, hoşuma gidiyor bu durum. çayları alıp dönüyorum masaya. havadan sudan muhabbetler ediyoruz. sanki daha dün görüşmüşüz gibi devam ediyoruz kaldığımız yerden muhabbete. çenem düşüyor benim de konuştukça konuşuyorum. ne kadar boş muhabbet varsa ediyorum, ne kadar saçmalanırsa saçmalıyorum. kahvaltıdan sonra ikea'da şöyle üstünkörü bi gezinti yapıp anatolium avm'ne geçiyoruz. vera kahvaltıda sinemaya gidelim mi diye sormuştu. gidelim demiştim. anatolium'a girer girmez sinema biletimizi almak istiyoruz. avm'de sinema yokmuş o sıralar. çıkıp minibüse biniyoruz kent meydanı avm'ye gitmek için. vardığımızda ilk önce sinema katına çıkıyoruz. onu ilk kez gördüğüm yerde duruyoruz film seçmek için. şirinler'e gitmek istiyor. seans başlayalı 20 dakika olmuş. bi sonraki seansa alıyorum biletleri. o arada biraz dolaşıyoruz avm'nin içinde. filme girdiğimizde yine pür dikkat filmi izliyor. ben yine onu izliyorum. neredeyse filmde sadece tek fiil geçiyor; şirinlemek. 'aşçı şirin pasta şirinleyelim mi?' , 'sakar şirin dikkat et, yere şirinleyeceksin' , 'gözlüklü şirin olarak şirinler köyünün en çok kitap şirinleyen şirini benim' tarzında cümleler geçiyor sürekli filmde. film arasından hemen sonra, filmin ikinci yarısında fazlaca dikkatimi çekiyor bu durum. vera'nın kulağına eğilip 'seni şirinliyorum' diyorum. hiç tepki vermiyor. hoşuna gitmedi herhalde diye üzülmektense, acaba duymadı mı endişesine kapılmayı tercih ediyorum. lan diyorum kulağına girip söyledim kızın, nasıl duymasın? ilk ihtimal daha ağır basıyor. ben bu şekilde için için yerken kendimi vera birden elimi tutuyor. kulağıma yaklaşıp 'ben de seni şirinliyorum' diyor. elimin terlediğini hissediyorum. suratımda engelleyemediğim salak bi ifade oluşuyor. pollyanna gibi sürekli gülümsüyorum.
başlık yok! burası bom boş!