O kaç kere boyandığını bilmediğim bir önceki renginin gri olduğunu anladığım kahverengi giriş kapımı birkaç el hamlesinden sonra ancak açtım."bu kilidi değiştirmeliyim, bir gün dışarıda kalıcam" diye geçirdim içimden. odama geçtim üstümü çıkardım. Sanki benden sonra giyme sırası yatağımdaymış gibi üstümden çıkarıp yatağa attım. zaten akşam uyuyacağım zaman da sıra sandalyeye gelecekti. kıyafetlerin yerde, masada veya nerede durduğu çok farketmezdi ama ben sandalyeye yığardım alışkanlık işte. her erkekte olan cinsten "çakma adidas" lacivert eşofmanımı giydim, ardından salona geçtim. öğleden sonra mat1 dersi olduğu aklıma geldi. olsun zaten 3. alışımdı bir daha alsam çok problem olmaz diye düşündüm. hafif bir pişmanlık yaşayıp salona yürüdüm kırıntıların ayağıma yapıştığı halının üstünden salona doğru yürüdüm. tv yi açtım masadaki camel kutusuna ilişti gözüm kahve bardağına ve yanında bulunan yeşil kaleme... yeşil kalem mi? daha önce hiç görmediğim yeşil kalem. evde nerden geldiğini bilmediğim bir sürü tükenmez kalemim olsa da bu yeşildi. yani ben yeşil kalem kullanmam hem bu stabilo dedikleri türden. bu tarz şeyler benim evimde bulunmazdı. ah o ikeadan 20 tlye aldığım beyaz sehpa, nelere kadirsin. evet öyle işte tam da düşündüğünüz gibi üzerinde 0500'lü bir numara yazıyor. altında da "rahat uyudum
* " "salak kız" diye düşündüm içimden, yok ya çok tatlı diyip sırıttım ardından.