0
02.10.1998 Cuma
14 Temmuz tarihinde eşime göndermiş olduğum mektubun cevabı henüz gelmedi. Mektuplarımızın gecikmesi beni çok sinirlendiriyor. Aklıma ister istemez kötü düşünceler gelmekte. Acaba çocuklara bir şey mi oldu, ters giden bir durum mu var gibilerinden aklıma takılan soru işaretlerine bir anlam ve mana bulmaya çalışıyordum. Kafama bir şey takmamak için müsterih olmam ve bir meşgale edinmem gerekiyordu. Midillinin sayesinde biraz olsun kendimi oyalayabiliyordum. Birlikte yapmış olduğumuz minyatür maket evle uğraşarak dikkatimi dağıtabiliyordum. Yerli mahkumlar ziyaretini yapmışlar, biz gurbetçiler hüzünle onları seyrediyorduk. Mervenin yerine bu sefer kardeşi on aylık Kerem gelmişti. Sarışın, ela gözlü bu apalak çocuğu hepimiz elden ele dolaştırarak seviyorduk. Elvan Çırpar'ın 6 Ekim Salı günü mahkemesi var. Kendisi biraz stresli, heyecanlı ve hızlı konuşan birisi olduğundan, Burhan gel mahkeme heyetine dilekçe yazalım demişti. Yazmış olduğumuz dilekçeyi bugün için ziyaretine gelen ağabeyine verecek. Ağabeyi ziyaretine geldiğinde beni yanına çağırarak tanıştık. Günlük ihtiyaçlarımızı belirten bir listeyi de bize temin edip getirmesini istemiştim. Ayrıca eşime telefon açmasını ve konuşulanları, bana aktarmasını, öğlen sonra ikinci turda istiyordum. Bu vatandaşla konuşurken gardiyan Celal'in bizi gözetlediğinin farkına varamamıştım. Ziyaretçim gelmediği halde, ziyaret mahallinde bulunmam onun dikkatini çekmiş olacak ki, bir ara göz-göze geldiğimizde bana kaş-göz işaretiyle çıkmamı emrediyordu. Ve oradan ayrıldım. Akşam saat beş sıraları siparişlerimiz ekgib olmasına rağmen gardiyan tarafından bize verildi. Çünkü ziyaret saati bitmiş, içeri alınmamıştı. Bir isteğimizin olup olmadığı tekrar sorulduğunda telefon açmış mı sor dediğimizde gelen cevap henüz açamadım. Sonra arayacağını belirtiyordu. Telefon irtibatı kuramadığımdan mektuplarım da gelmediğinden, bugün için hayli sıkıntılı ve sinirliydim.