0
26.09.1998 Cuma
Ne gelenim var ne gidenim. Gurbet elde kalmışız yalnız. Tek tesellim eşimden gelen mektuplarım. Çocuklarımın hasretine dayanamıyorum. Bitsin bu ayrılık, bitsin bu acı diyorum ama nafile. Çoğu gitti, azı kaldı misali Ekim' in 1'ini sabırsızlıkla beklemekteyiz. Abajüre başlayalı epey zaman oldu. Halen tamamlayamadık. Malzemeler ekgib olunca iş yapasımız da gelmiyor. Kaplama ekgib, halen gardiyan getirecek, bu ara telefon işi de sakata bindi galiba. Gardiyan hoyrat, hiç oralı bile olmuyor. işini yapmadığı gibi paranın da üstüne yattı galiba. Artık bir gece ekibi kurmuş sayılıyoruz. Ben, Midilli, Elvan ve Hüseyin geceleri uyumadığımızdan sabahlıyorduk. Ya sıkıntıdan, ya da sık sık demli çay içmekten uyuyamıyorduk. Uyuyamadığımız gecelerde sohbetlerimiz koyu oluyordu. Her daldan, her telden konuşuyorduk. Zaman zaman hararetli dakikalar da yaşıyorduk. Dil, din, Atatürkçülük, Kürt, Türk mevzuları olduğunda karşı görüşlü kişilerle hararetli anlar yaşıyorduk. Midilli'nin Atatürk'ü benimseyişi, Hüseyin' in Kürt savunumluğu yapması benim örf ve adetlerime ters düşüyordu. Ülkemizde demokrasi olduğuna göre elbette onlara da saygı göstermeliyim.
Bugün yine ziyaret günü. Mervemiz, Zeynebimiz yine geldi. Merve kırmızı önlüğünü giymiş, saçları örgülü, hanım hanımcık bir talebe olmasıyla hepimizin gözüne eskisinden daha hoş gelmişti. (04.09.1998 Perşembe günü) Eşimden gelen on milyonun karşılığı için mektup yazmıştım. Birinci koğuştan Mustafa'nın ailesi ziyarete geldiğinde, istanbul’dan postaya verilmek üzere mektubumu verdim. Bir an önce mektubumun eşimin eline geçmesini istiyordum. Zira onların da benden ayrı olmasına yazmış olduğum güzel kelimeler kendisine teselli olur kanısındayım. Perşembe günü ibrahim, Nevzat Dayı'nın oğlu Mehmet ziyaretine geldiğinde, kendisine eşimi aramasını, iyi olduğumu, selamlarımı iletmesini istemiştim. Bugün Cumartesi, ibrahim Dayımız koğuşumuzdan ayrıldı. Gerekçenin sebebini tam anlayamadım. Koğuşumuzdaki ortama uyamadığı kanısındayım.Çünkü koğuşumuzda ne disiplin ne de temizlik mevcut. Herkes kendi alanında, kendi havasında olduğundan azıcık bir samimi ortamda hemen bir sürtüşme çıkabilmekte. Ben de bunun bilincinde olduğumdan kimseyle diyalog kurmadım. Burada en büyük arkadaşım bu defterimdir.