0
Bir gece uyuyamamıştım. Gece geç saatlerde yemek yediğimiz ve erzak dolaplarının bulunduğu odaya geçtim ve yemek ortaklarımdan Bülent halen abajürleriyle meşguldü. Çay yapıp içelim dedi. Ben çay demlemekle meşgul olurken, Bülent kilitli olan erzak dolaplarını tek tek açıp, içlerinden bir şeyler alıyordu.
Bülent niçin böyle yapıyorsun, ayıp değil mi? Gören olur, yakalanırsın dediysem de, boşver ne ayıbı, canım çekti, param-pulum yok, ne yapayım çalmak zorundayım diyordu. Aldığı şeyler de, meyve türü, bisküvi, kola gibi şeylerdi.
Yine, bir gece Muhsin ve ben uyuyamamıştık. zaten Bülent kendine alışkanlık yapmış, gece uyumuyor, herkes yattıktan sonra onun-bunun dolabını karıştırmakla meşguldü. Hesapta gören olsa, abajür işiyle çalışıyor olacak. Çay yapıp içerken, bizim dolabımızda ne ekgib varsa Bülent çalmak işiyle erzaklarımızı az-çok tamamlamış oluyordu. Kimi dolaptan domates, patlıcan, biber gibi şeyler almıştı. Dolayısıyla Muhsin'in ve benim de işime geliyordu. Aç kalmaktansa, bir-iki öğünlük yemeğimiz çıkmış oluyordu.
Yaptığımızın yanlış olduğunu, diğer arkadaşlarımızın erzak hakkına tecavüz etmiş olduğumuzun bilincindeydik ama, burası adı üstüne hapishane. Nefsini körleyebilmek için alamıyorsan ya isteyecek, ya da çalacaksın.
Burada da kendi paramı istediğim şekilde harcayamıyor, yiyip içemiyorum. Canımın istediği herhangi bir şeyi alıp yemeye kalksam, diğer arkadaşların göz hakkı kalıyor. Örneğin, çikolata, kola, bisküvi, meyve vs. şeyler almaya kalksam, diğerlerine karşı ikram edemediğimden, nefsime hakim olmak zorunda kalıyorum. 29 Ekim' e adım adım yaklaşırken, basın ve televizyon kanallarının af konusuna deyinmemesi umudumuzu kırmış değil. Sabırla bekliyoruz.