0
Kardeşim,
Abi sen rahatına bak. Yengemi ve yeğenlerimi düşünme. Maddi ve manevi her zaman yanlarındayız, hiç üzülme demesi beni daha çok duygulanırmıştı. Ağlamamak elimde değildi. Bir kez daha gözlerimden yaşlar süzüldü. Ağlamaklı geçen bu ziyaretimin süresi hemen dolmuştu. Bana getirdiği on paket kısa samsun ve pizza vardı. Sigarayı aldım. Pizzayı pişmiş yemek diye vermediler. Askerlerin veya gardiyanların ne kadar mantıksız hareket ettiklerine bir türlü anlam veremiyorum. Evde yapılmış kurabiye, pasta, kek türlerini alıp mahkûma veriyorsun da pizzayı neden esirgiyorsun. Ziyaretçim tarafından getirilen tırnak makası, tarak, şampuan, kot pantolon gibi şeyleri almıyorlar, kantinden almaya mecbur ettiriyorlar.
Cezaevine geldiğimde üstümde kot pantolon vardı. Kirli çamaşırlarımı biriktirip, ilk ziyaretime geldiğinde eşime verilmesini istemiştim. Haftaya ziyaretime gelirken getirirsin diye de eşime belirtmiştim. Haftaya geldiğinde kot pantolon yasak diye almamışlar. içeride yatan çoğu mahkûmlarda kot pantolon bulunmakta. On beş - yirmi günlük olan mahkûmlardan neden toplanmıyor? Toplanmadığı halde bunun yasakla ne ilgisi var anlayamadım.
Kardeşim isa ile görüşmemiz tamamlandıktan on beş dakika sonra koğuşa geldiğimde tekrar ziyaretçiler arasında ismim okundu. Bu sefer, eşim, oğlum Mert, teyzemin kızı Zeynep ablam, kızı Arzu ve oğlu Emrah gelmişti. Büyük oğlum Mehmet'i görememiştim. Eşime sordum Mehmet nerede diye.
Anneannesi ve dedesiyle Çanakkale’ye, tatile gitti dedi. Kızmama hiç gerek yoktu. Oğlum sınıfını geçmiş, iki tane takdir getirmişti. Üstelik benim hapishanede oluşum, onu da etkilemiştir, gezip dolaşması, birazcık olsun üzüntüsünü unutturur diye düşünüyordum. Aynı şekilde eşim de bunun açıklamasını yapmış bulundu. Bu sefer ağlamamıştım. Artık hapishanenin çileli hayatına kendimi adapte ettirebiliyordum. Ağlamakla sızlamakta elime bir şey geçmeyeceğini, daha çok içten içe eriyeceğimin farkına varıyordum. Kendimi avutabilmem için de, özellikle bu notlarımı yazmaya karar vermiştim.
Koğuşa ilk geldiğimde bir hafta boyunca yer yatağında yattım. Eski mahkûm arkadaşlardan tahliye olundukça veya sevke gidildikçe, iç koğuşta ranza boşaldığında, buraya transfer olmuştum. Asker deyimiyle bize de kıdem basmıştı. Bir ranzam olmuştu. Ranzanın üst katında yatıyordum. Koğuş içinde ilk görevim çaycılıktı.
Tümünü Göster