0
Sanki hepimiz bu koğuşa seçmece gibi toplanmış gözüküyordu. En küçüğümüz yirmi iki - yirmi altı yaş arası, en büyüğümüz de elli - elli beş yaşları arasındaydık. Herkes saygıda kusur etmiyordu. Görevliler, görevlerini ihmal etmeyince de, sorun kalmıyordu. idârede en takdir edilen E / 6 koğuşu gösterilmekteymiş.
Sabah kahvaltımız sekiz on beş - sekiz kırk beş arası olup, öğle yemeğimiz saat 13:30 - 14:00 arası olup, çay saatlerimiz, 10:30 - 11:00 arası, öğlen 14:00 - 14:30 arasına, ikindi 17:00 - 17:30 arası, akşam 21:00 - 21:30 arası, meyve veya tatlı saatimiz 22:00-22:30 arasıydı.
Kesin yatma saatimiz de gecenin saat 00:00’de olup televizyon kapatılarak, herkes yatağına çekilmek zorundaydı. Uykusu gelmeyenler, koğuşumuzun kapısının yanında iki - üç sandalye atılarak, oturup, sessiz, kimseyi rahatsız etmeyecek şekilde izin verilmişti. Veya yatağına uzanarak gazeteni oku, sigaranı iç veya uzandığın yerden gözlerini tavana dik, derin hülyalara dalıp, özgürlüğüne kavuştuğunda neler yapabileceğinin hayaliyle yaşa.
Sular akmadığında banyo yapmak, çamaşır yıkamak yasaktı. Sular da genele gece 23:00’den sonra gelip sabah 08:30’a kadar akıyordu. Çoğumuz da banyomuzu erken saatlerde kalkıp yapıyorduk. Çamaşır işi de gece 00:00’den sonra yapılıyordu. Sıcak su haftada bir kere akmaktaydı. Sıcak suyumuz ekgib olmuyordu. Bir metrelik kablo temin edilip, ortadan ikiye bölünmüş, iki ucu açık olup fiş yerine sokulduğunda, diğer iki uca da boş saka tenekesi ezilerek, diğer uçları bağlandığında bir ısıtıcı yapılmış oluyordu. Bunun yasak olduğunu hepimiz biliyorduk. Gardiyanlara yakalattırmamak için sürekli saklıyorduk.
Yemek yeme saatlerimiz haricinde herhangi bir şey yiyip - içmek yasaktı. Çok acıkanlar ise ancak zeytin ekmek yiyebiliyordu. Mümessilimiz Ömer Bey tarafından bir kural konulmuş, herkes buna riayet ediyordu. işin garip tarafı da kendi paranı istediğin gibi harcayamamandı. Koğuşumuzda bulunanların kimisinin parası yoktu. Kendine göre herhangi bir şey alıp yemeye kalksan, diğer arkadaşlarına ikram etmesen ayıp olacak veya bir şey almaya kalktığında mevcudumuz kadar alman gerekecekti. Hele hele maddi durumun da sınırlıysa hiç alamayacaksın demektir. bu vesileyle içindeki canının çektiği yemek yeme, içme duygusunu sömürmen gerekiyordu. Örneğin, eşim ikinci ziyaretime geldiğinde bir koyun butu getirmişti. O bütün yağlarını kızartıp, sabah kahvaltısında yemek çok hoşuma gidiyordu. Ama bunu yapamadım. Ve yapamıyordukta.
Tümünü Göster