/i/Başıma Geldi

Hayatta başınıza gelenlerden ibaret değil midir?
  1. 26.
    0
    Birer gün arayla Bahattinin hanımı tarafından kızartılmış tavuk, börek ve gözleme gelmişti. Bu bizler için değişik bir menüydü. Zengin olmanın hali de bir başka oluyor. Bizimkiler ziyaretime geldiğinde akıl edipte bir şeyler getirmemişler.
    Bahattin’le bir ara oturup konuşurken bana iki buçuk milyon verdi. Çünkü başımdan geçen olayları, ailesel durumumu anlatmıştım. Dertleşiyorduk. Cebime parasını koymasını, beni daha çok etkilemişti ki ağladım. Kendimi hâr - hâkir gariban görmüştüm. O da bunu anlamıştı ki bana, boşver ağlama, bunların hepsi geçecek, bu parayı da sigara parası olarak veriyorum. Aklına bir şey gelmesin, yanlış anlama diye hitapta bulunmuştu. Ağlamaktan boğazımdaki düğümler çözüldükten sonra teşekkür edebildim.
    Birinci günümün akşamında akşam saat 8’de komşumuz Polis Metin ziyaretime gelmişti. Beş dakika ancak konuşabildik. Ziyaret yasaktı. Metinin de polis olmasından dolayı görüşebildik. ihtiyaçlarımı belirttim. Havlu, tişört, külot gibi. Ve cebinden beş milyon çıkarttı. ihtiyaçların olur, alırsın deyince, kendimi yine tutamadım. Ağladım. Sabah sekiz sıralarında tekrar gelip, ihtiyaçlarımı getirip, beş dakika kadar görüşüp, kahvaltılık poğaça ve süt getirmişti. Birer gün arayla beni ziyarete gelmesi, bana yarı memnunluk veriyordu. Her günümün akşamı saat 10-11’den sonra telefon kuyruğuna girip eşimi arıyordum. Her seferinde de ağlıyor, boğazlarım düğümleniyordu. Aileden ayrı kalmak, demir parmaklıklar ardında özgürlüğünün kısıtlı olması, elin - kolunun bağlı olması, bir şeyler yapamamanın acısını buralara düşen bilir.
    Nezarethanede bizden başka beş - altı kişi daha vardı. Artık bizler eski tutuklu oluyorduk. Yeni gelenlere buradaki ortamları anlatıp, şöyle yapmayın, böyle yapmayın, yerlere izmarit atmayın diye ricalarda bulunuyorduk. Ben de can sıkıntısından paspas yapıp yerlerdeki izmaritleri topluyordum. Bazen diğer nezarethanelerin kapıları açık olup, kalabalık olduğumuzda buradaki odalara dağılıyorduk. Odanın birisi de kadınlara aitti. Bir ara yedi kadın olmuşlardı. içlerinde güzelleri de vardı. Bunlar ya fuhuştan ya da hırsızlıktan gelmişlerdir diye düşünüyordum. Üç - dört gündür karı yüzü görmeyenler, kadınları kesmeye çalışıyorlardı. Polisler de farkına vardığında hepimizi odaya toplayıp üstümüze kapıyı kilitliyorlardı. Pazartesi sayımda yüz yirmi kişi olmuştuk. Polisler de maşallah iyi çalmışmışlar. Tuttuğunu getirmişler. içlerinde bazı arkadaşlarla konuştuğumuzda yüz ciksen bin - üç yüz altmış bin para cezası için bir -iki gün bile yatanlar vardı.
    Pazartesi sabahı saat 11 sularında kuzenim Nuran'la eşimin gelmesi beni çok mutlu etti. Onları gördüğümde dayanamadım, ağladım. Kucakladım, öptüm. Beş dakika zor görüşebildik. Birde ikide konuşmalarımızı kesip ziyareti bitirin diyorlardı. Eşim ve Nuran'la vedalaştıktan sonra, hemen peşinden kardeşim Nihat geldi. Onunla da beş dakika kadar görüşebildim. Nuran'ın çevresi geniş olduğundan istanbul Emniyet Müdürlüğü’nden ziyaret kartı almış. Ancak ziyareti bu şekilde gerçekleştirebilmiş. Halbuki bu aç köpeklerin önüne yem olarak beşer - onar milyon atsam belki de bir saat görüşebileceğim. Neden mi? Hu kaldığım süre içerisinde Trabzonlu Yavuz diye bir arkadaş geldi. Tekstilineymiş. iki saat sonra eşi geldi. Bir saate yakın görüştüler. Kadıncağız gelirken beş tane gömlek getirmiş. Bunlar da rüşvet diye alıyorlar. Bu polisler kendilerini niye bu kadar alçak düşürüyor bilmem. Halbuki insani olarak bir süre koyarsın, görüştürürsün.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster