0
Dördüncü günün akşamı nezarethane 5'e geldiğimde çok sevinen Davut, burası tam cennetlik diyordu. tuvaletin suyu, kantinin telefonu var diyordu. Çünkü ihtiyaçlarımızı burada karşılayabiliyorduk.
Sinoplu Selahattin Ağabey; T. K. Kooperatifi’nde müdürken zimmetine para geçirmiş. Tam üç yıl kaçak gezmiş. Üç yılın sonunda en yakın akrabası tarafından ihbar edilip yakalanmış. Tam bir fiil üç yıl yatmış. Cezasını çekmiş, GBT'den düşülmemiş. Cezalı pozisyona düşüp enselenmiş. Altı gün boyunca beraberdik. Sinop’tan faksını bekliyordu. Altı gün boyunca evine bir türlü telefonla ulaşmaktı. Evinin telefonu yokmuş. Komşusu da cevap vermiyordu. Adana’ya düğüne gideceklerdi diyor. Beşinci günün öğleni faksı geldi. Yatmış olduğu cezalı günlerin iade bedeli elli altı milyon lira para cezası gelmiş. Bu parayı ödese yol alıp gidecek. Tahliye olacak fakat adamcağız bir türlü evine haber gönderme imkanı bulamıyordu. Yanımızdaki Bahattin kardeş parayı ödemek istediyse de polisler kabul etmedi. Bu hakarete dördümüzün de kafası yatmadı. Polisler bu kadar gaddar olamazdı. Tek dururken halkımız bunlar için " aynasızlar " dememişler. Demek ki büyüklerimizin de bir bildikleri varmış.
Bahattin ise içimizde genç olanıydı. Aslen Trabzonlu, Almanya’da işçiymiş. izine gelmiş. Dönüş yaparken havalimanı polisi tarafından GBT'ye sokulup 1992 yılında yatması gereken cezasıyla karşılaşıyordu. Üç aylık evliymiş. Hanımı Ordulu olup, Gebze’de oturuyormuş. On yedi - on sekiz gündür Almanya’da işimin başında olmam gerekirdi. Ben şimdi ne yaparım. Pasaporta da el koyalarsa işim tamamen ters gidecek diye kara kara düşünüyordu. Arada bir dördümüz volta atarken, üçümüz Bahattin’e teselli vermeye çalışıyorduk. Türkiyemizin bir cennet vatan olduğunu, burada da bir iş sahibi olabileceğini vurguluyorduk. Ama o kim bilir neler düşünüyordu bilemeyiz. ikinci günümün sabahı saat on sıraları gibi Bahattin kantin alışverişini yapmış, hepimize birer paket sigara almıştı. Hep beraber çaysız bir kahvaltı yaptık.
Günler geçmek bilmiyordu. Yapılacak herhangi bir meşgale de olmadığından hepimiz patlıyorduk. Allahtan yanımızda Davut vardı. Bizlere Karadeniz fıkraları anlatarak eğlendiriyordu. Bahattinin maddi durumu iyiydi. Bu kardeşimiz bizler birbirimizden ayrılana kadar tüm öğün yemeklerimizi kantinden alıyordu. Bizlere beş kuruş harcatmazdı. En çok özlediğimiz de çaydı. Öğün yemeklerimiz su, Yedigün, beyaz peynir, kaşar peyniri, zeytin salamdı. Altı gün boyunca hep bunları yedik - içtik.
Tümünü Göster