0
Tutukluluğumun ilk gecesinde saat 23 sıralarında komşumuzun evini arayıp eşimi istedim. Durumu anlatırken gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Ben kahveden ayrılırken patronuma komşumun telefonunu vermiştim. O da hemen evi aramış. Eşim hemen Zeynep ablayı yanına alıp, kahveye doğru yola koyulup, durumun nasıl patlak verdiğini öğrenmeye gitmiş. Annesini aramış ve durumları izah edip yanına çağırmış. Ertesi gün de kayın validem ve kayın pederim çocukların ve eşimin yanına gelmişler.
Cuma sabahı, 8-8:30 arası sayım yapıldı. Onar kişilik sıralar halinde dizildik. Saat dokuzdan sonra isimleri okunan, nezarethaneden çıkıp gidiyor, gidenlerin nereye gittikleri hakkında çoğumuzun bilgisi olmuyordu. Daha sonra öğreniyoruz ki, ismi okunan hakkında G.T. varsa mahkemeye, kesilmiş cezası varsa cezaevine, para cezası alan varsa parasını ödeyip tahliye oluyor ve cezalarını yatıp veya para cezasını ödeyenlerin bilgisayardan düşümü yapılmayanların, tutukluluk hali devam edip, suçun işlenmiş olduğu il veya ilçeden ( savcılığın faksını bekleyip ) neticesine göre ya tahliyesine veya bir bombası patlayıp tutukluluğunun devdıbına karar veriliyordu. ( Buradaki bombanın tanımı ise şöyle: Kişi birkaç suç işlemiş olup, bir iki tanesinden tahliye olup, diğer işlemiş olduğu suçun cezasından haberi olmadığı gibi, hakkında kesilmiş ceza veya G.T. çıkmış oluyor.) . Nezarethanede bulunduğum süreler içerisinde çoğu insanlarımızın para cezası ( trafik, maliye vb. ) veya cezasını hapishanede geçirip, tahliye olup, düşümü yapılmayan kişilerden oluştuğunu gözledim. Bu insanların burada iki - üç gün, hatta daha fazla günler de kaldığı oluyordu. Bürokrasinin ne kadar yavaş işlediğini, ne kadar çok yanlış işlemlerin olduğunu görüyordum. Örneğin, kişinin suç işlemiş olduğu yer ispat olsun, orada cezaevinde yatmış, cezasını çekmiş, fakat bilgisayardan düşümü yapılmamış. Ve bu kişi polise yakalanıp, GBT'ye sokulduğunda aranıyor, sabıkalı, cezasını çekmesi gerekiyor diye göründüğünde apar topar ikinci şubeye getiriliyor. Bu kişinin eli kolu burada bağlı, ulaşmak istediği yere ulaşamadığını da düşündüğünüzde tek çaresi ikinci şubenin çekmiş olduğu faksın karşı taraftan gelecek olan cevaba bağlı kalıyor. Bu cevapta bir ila beş gün arası sürüyor. Şimdi bu kişinin burada boşa geçen günlerini, maddi ve manevi tazminatını kim ödeyecek? Halbuki bu durumdaki kişilerin durumunu hemen GBT'ye okumuş olsalar veya bu tip insanları uyarsalar, bağlı bulunduğum Cumhuriyet Savcılığına git düşümünü yap deseler nezarethaneler de bu kadar kalabalık olmaz. ikinci bir örnek, kişinin kesilmiş cezası var ve kişi de durumunu biliyor ve kaçacak durumda. Buna kendimi örnek vereyim.
Tümünü Göster