0
Elimde tuttuğum o kolyeyle birlikte yatak odasından çıkıp bahçeye geldim. Elimde tuttuğumu Hamdiye Teyze'ye gösterecekken annemin, su kaynamıştır, hadi oyalanma demesinin ardından vazgeçip içeri döndüm. Belki de annem, aslında benim ne kadar salak olduğum hakkındaki bu konuşmayı engellemişti farkında olmadan. Olsun. Hamdiye Teyzenin öğrenmediği iyi oldu.
Kaynayan bir güğüm suyu elimdeki bez parçasıyla yatak odasına, banyoya zütürdüm. Ardından annem suyu ılıştırmak için elinde soğuk su dolu başka bir güğümle geldi. Suyu ılıştırıp giderken hala soyunmadığımı gören annem, haydi oğlum, hala neyi bekliyorsun? Ne oldu yoksa? Çıkart bakayım şu üstünü diyerek üstüme geldiği anda, anneme bir şey olmadığını söyledim. Gözüyle görmeden inanmayacağını anladığım için fazla diretmedim. Yaram dışarıda değil, içerdeydi. Fakat bunu anneme anlatamaz, onu inandıramazdım. Bülbülün nasıl öldüğünü görmediği için, onu nasıl öldürdüğümü kendine göre yorumlayacak, türlü türlü senaryolar yazacaktı. Vazgeçtim. Anlatmadım. Beni anlamadan odadan çıkan annem, akşam kim bilir ne diyecekti bu olaya? Banyoya girdim. Kovadan doldurduğum bir maşrapa sıcak suyu üstüne oturacağım tabureyi ısıtması için yavaş yavaş döktüm. Maşrapadan sıcak suyla birlikte krem rengi tabureye düşen akrebi gördüğüm anda ne hissettiğimi anımsayamıyorum. Korksaydım muhtemelen bağırırdım. Akrebe dokunmadan banyoyu terk ettim. Sızlandım durdum. En sonunda sobanın yanında, beyaz leğenin içinde banyomu yaptım. Başımdan aşağı dökülen her maşrapa suyla pisliğim leğenin içine doluyordu. Saatlerce yıkansam da leğenin içinde biriken su sürekli pis kalacak gibiydi.
işlediğim bu cinayetten dolayı gece gözüme uyku girmemişti. Babam işten gelene kadar kimse fark etmedi bülbülün öldüğünü. işten yorgun argın dönmüş babam, oturma odasında önüne konmuş arpa çorbasını içerken fark etti bülbülü. Uyuyor numarası yapıyordum. Yemeğini bıraktı ve üstümdeki yorganı bir anda çekip, kolumdan tuttuğu kafesin yanındaki çekyatın ucuna fırlattı. Elimle kafamı korumaya çalışıyorken bir yandan da içimdeki korkunun taşkınlığıyla ağlamaya başlamıştım. Babam söylenerek bülbülü kafesinden çıkarttı. Çok kızgındı. Eline maşayı aldı ve bana doğrulttu. Bana bak dedi. Yaşlı gözlerimi kolumla silip ona doğrulttum. Elindeki maşayla sobayı açtı ve buraya gel dedi. Tut diye bağırdı ve sol elinin içinde tuttuğu bülbülü gösterdi. At dedi. Sesi çok yüksekti. Ağlamaya devam ediyordum. At dedim diye kulağımın dibine haykırdığı anda, kapalı gözlerimle elimle sımsıkı tuttuğum bülbülü avcumu açarak saldım.
Sobayı hiç sevmedim velhasıl.
Tümünü Göster