0
Dedem çaycı benim. Selanik’ten göçtükten sonra ailesiyle birlikte bir köye yerleştirilmişler. Dedem de yeni hayat, yeni umutlar, yeni iş derken anneannemle birlikte evlenip en yakın kasabaya yerleşmeye karar vermişler. Dedem çaycılığını yaptığı dükkanı, az biraz birikmişi ve eşinin dostunun yardımıyla birlikte satın almış. Üstüne iki kat çıkmış sonra. Dayım, teyzem, annem dünyaya gelmiş sırayla. Sonra da küçük dayım. Gel zaman git zaman, dedem çaycılığı hiç bırakmamış. Büyük dayıma diktiği ilk katı, küçük dayıma da ikincisini vermiş. Yıllar sonra kızlar koca bulup gidecek ya nasıl olsa, onlara herhangi bir pay bırakmamış. Bırakacak başka bir payı kalmamış kahveden başka. O da yarın öbür gün ölürsem diye kahveyi anneannemin üstüne yapmış. Kahvenin sokağa bakan köşesinde depo gibi tek odalı, tuvaleti olan bir yer vardır orda. Üst katlarda da dayımlar ve yeni gelinler. Dedem ve anneannem yaşlanınca yük olmayalım diye, o depo gibi yerde kalmaya başlamışlar. Zamanla ev halini almış. Sobasıydı, merdanelisiydi, halısıydı, televizyonuydu derken, anneannem ve dedem tek göz oda ve mutfaktan ibaret bu yerde yaşamaya başlamışlar. O tek gözlü odanın kapısının karşısında bir fırın vardı o zamanlar. Zamanla el değiştire değiştire farklı insanlar yaşamaya başladı orada. Benim zamanımda ise ben o fırından simit alıp satardım işte. O tek göz odada kalmıştık beş insan. Ve soba. Kahvenin karşısında da, babamın amcalarının evi varmış eskiden. Gele gide, gele gide annemi kestirmişler gözlerine. Başta ne anneme, ne de babama söylemişler olayın aslını. Anneannem anneme,ö büyük amcamlar babama anlatmışlar yavaştan durumu. Annem, bir kere görmenin zararı olmaz deyip oluruna bırakmış. Babam da kaybedecek bir şeyi olmadığını düşünüp, annemle görüşmek istediğini söylemiş. Annem ve babam bir araya gelmişler bir akşam. Herkes oradaymış söylediklerine göre. Yarım saat baş başa kalmışlar kapalı bir kapının ardında. Konuşmuşlar, anlaşmışlar ve evlenmeye karar vermişler. Annemi o zamandan beri tanıyor gibiyim sanki. Kadir inanır filmleri için, akşamdan sıra bekleyen, bütün bir mahalle doluşup aynı filmi defalarca izlemenin sonucu biriktirilen mutsuzluk. Zayıf günleri. Akşam kardeşleriyle dondurma almaya gittiği akşamlardan tanıyor gibiyim. Sanki çok önceden bir tanışmışlığımız var. Annem değil de teyzem olsaydı, ya da başka bir akrabam. Yine sevilecek bir kadın kendisi. Her genç kız gibi zayıfmış annem de. Hatta zamanında gittiği nakış kursunun mankenliğini bile yapmış. Boynu uzun, kuğu gibi. Simsiyah saçları gözleri ile aynı renkte. Mankenlik yaptığı zaman çekilmiş fotoğraflardaki bakışları, dağ deler gibi. Sanki o pozu orada dakikalarca kımıldamadan vermiş gibi.
Tümünü Göster