1. 26.
    0
    ve alparslan romanos'a bir çadır kurulup emrine hizmetkarlar verilmesini buyurur, daha sonra da kendi masasında yemeğe davet eder ve masanın bir kenarına değil de eşit makama sahip biri olarak kendi yanına oturtur. böylece alparslan romanos'u her gün iki kez ziyaret eder, onunla sohbet edip teselli sözleri ve hayatın iniş çıkışlarına dair vecizelerle moralini düzeltir. romanos sekiz gün boyunca alparslan'a misafir olarak sohbetini ve yemeğini paylaşır, ve bütün bu süre boyunca da sultan en ufak bir kırıcı söz bile söylemediği gibi savaşta yaptığı hataları da yüzüne vurmaktan imtina eder. (türk kaynaklarında ise öyle palavralar sıkmışlar ki, akıllara zarar. alparslan'ın romanos'u ne gürzle dövdüğü kalmış, ne yerlerde süründürüp zincirlere vurduğu. bizans kronikçilerinin tamamı alparslan'ı büyük tevazu ve asalet timsali bir hükümdar olarak tasvir ederken, bizimkiler de kibir ve kompleksten kafayı tozutmuş tam bir barbar olarak gösteriyor. ölür müsün, öldürür müsün?)

    attaleiates şöyle anlatıyor: 'böylece tanrının iradesinin adil ve şaşmaz olduğu görüldü, sadece diğerleri değil, esir düşen imparator da sultanın zafere layık olduğu fikrine vardı. türklerin (hristiyanlar gibi) düşmanını sevmek üzerine bir kanunu olmasa da, (alparslan) farkında olmadan bu ilahi kanunu erdemli yaradılışı ile icra etmiş oldu. ne de olsa her şeyi gören göz, kudreti mağrurlardan ziyade tevazu sahibi ve merhametli olanlara bahşeder, aziz paul'un dediği gibi tanrı taraf tutmaz.'
    ···
   tümünü göster