1. 1.
    0
    her şey arap baharıyla başladı gibi gözüküyor ama meselenin çok uzun bir geçmişi var. tunus ta başlayan olaylar ilk başlarda bir kesime yaramış gibi gözükse de aslında emperyal güçler için bulunmaz fırsattı bu olaylar.

    Tunus

    fransız egemenliğinden sonra şii kökenli batı yanlısı laik tek hane oligarşisi altında tunus yüzünü diğer arap ülkelerin aksine batıya dönmüştür. hem fikri anlamda hemde yaşam tarzı anlamında halkın büyük bölümü bu anlayışı sahiplenmişti. tabii bunu sahiplenmeyen bir kesim de yok değildi. bunların büyük bölümünü de mısır uzantısı selefiler oluşturuyordu. tunusta halk çok zengin değildir. kaynakların büyük bölümü oligarşiye hizmet eder. yani kral ve onun ailesine. bunun dışında kalan kaynaklar ise oligarşiye yakın bürokratların elindedir. alt tabakadaki insanlar fransaya yapılan göçler, turizm vs. ile geçinir. halkın durumu gerçekten vahimdir. buna bir de yolsuzluklar, rüşvetler eklenince halk için durum artık dayanılmaz noktaya geliyor. ve sonunda bir işportacının kendisini yakmasıyla beklenen toplumsal patlama yaşanıyor.

    ama barışçıl başlayan olayları şiddete döken kesim fırsat kollayan bu selefi kökenli radikal islamcılar oldu. oligarşinin zorla dizginlediği bu kesim durum istifade hileli bir seçimle yönetime geldi. bu gerçekçi bir sonuç değildi tunus için. önce den de bahsettiğim gibi tunusta halkın çoğu laik, batı yanlısı insanlardır. ki şu günlerde yapılan seçimle her şeye rağmen bu selefileri seçimle gönderdiler. ama bizi asıl ilgilendiren kısım bugünlerde yapılan seçimlere kadar olan dönem yani kaos dönemi.

    KAOS DÖNEMi

    Cezayir de çok büyük sıkıntılar yaşanmadı. her şey çok kısa sürede oldu. ülke zaten çok da kimsenin umrunda olduğu bir ülke değil. asıl tehlike libya da baş gösterdi. kaddafi den nefret eden batı libya da ki olaylarda bizzat taraf olmuş hatta askeri müdahalede bulunmuştu. ama bunu yaparken oradaki radikal islamcıları göz ardı etmiş asıl tehlikeyi görmemiş veya görmezlikten gelmişti. el kaide de libya daki savaşa dahil olmasıyla bir takım insanlar asıl bu dönemde uyanmaya başladılar. arap baharı iyi bir şey değil aslında kötü bir şeydi. yaşanan kaos tan en çok el kaide fayda gördü. failiyet alanını kuzey afrikaya kadar genişletti. abd deki şahin kesim olan cumhuriyetçilerin kaddfiden özellikle nefret etmesi obama yönetimindeki demokratların pasif kalması bu durumun göz yumulmasına sebep oldu. libya da kaddafi devrildikten sonra oraya batıdan önce el kaide yerleşti. çünkü kaddafiye karşı silahlı mücadeleyi başlatan da sürdüren de zaten el kaidenin ta kendisidir. türkiye, arap baharı olayına hatırlarsanız ancak libyadaki savaşla uyanmıştı. selefilerin akp benzeri sünni eksenli bir yapı olması da onları cezbetti açıkçası. davutoğlunun her fırsatta dile getirdiği "yeni osmanlıcılık" fikri şii eksenli bir arap coğrafyasında hayat bulmayacağı zaten bilinen bir gerçek. bu ancak selefiler aracılığıyla gerçekleşebilirdi. bu noktadan sonra türkiye arap baharını sahiplenmeye başladı ve arap coğrafyasında kendisine ne kadar karşı ülke varsa bu olayları oraya sıçramasına ön ayak oldu. bu durum batınında işine geliyordu. mısır da hüsnü mübarek'in suriye de beşar esad'ın miladı dolmuştu artık. bu kaos dalgasıyla birlikte tek kurşun atmadan bu isimlerin silineceğine inandılar.

    MISIR

    mısır yapı itibariyle tunus'a çok benzer ama durum biraz farklı çünkü mısır selefilerin çıkış noktası ve ortadoğu da en güçlü oldukları yerdir. mısır da bir başka güçlü aktör de mısır ordusudur. mısır ordusu hafife alınacak bir ordu değil cemal abdül nasır döneminde arapların süper gücüydü. ama beklenmedik arap- israil savaşındaki yenilgi ordunun karizmasının çizilmesine yol açtı. mübarek döneminde aynı tunusta olduğu gibi oligarşik yapı ve aynı rüşvetçi bürokrat düzeni burada da halk tarafından nefrete yol açmıştı. herkes tunus ta başlayan olayların mısırı da etkileyeceğini çok önceden görmüştü. aynı olaylar aynı senaryo bura da da işledi ve gene selefiler burada da yönetime gelmeyi başardılar. ancak mısırın başına gelen isim herhalde bu selefi akımının en beceriksiz en aptal ismiydi. mursi den bahsediyoruz tabii ki. siz burda kahraman gibi anlatıldığına bakmayın inanılmaz derecede aptal bir biridir mursi. akp nin bile zamanla aşılanması gerekir dediği koyu sunni yaşam tarzını bir anda yaşama geçirmeye çalıştı ve başarısız oldu. mısır da halk çok da aptal değildir. kültürel birikimi oldukça iyidir. okumuş görmüş geçirmiş entellektüel birikimi olan insanların sayısı diğer arap ülkelerinden daha fazladır. mısır halkının selefileri kusması en çok akp tarafından yadırgandı. bu durumun "yeni osmanlıcılık" fikrinin ilk kez uygulanamaz olduğunun kanıtıydı aslında. çünkü araplar sandıkları kadar aptal sandıkları kadar türk sempatizanı olmadıkları açıktı. hem türkiye de hem de arap coğrafyasında insanların dile getirmeye çekindikleri bir gerçek vardır ki o da "türkler arapları, araplarda türkleri sevmediği" gerçeğiydi. Selefilerin türkiye de olduğu gibi askeri vesayet bahanesiyle orduyu ele geçirme isteği ters tepti ve mısır ın diğer büyük gücü olan ordu duruma el koydu. çünkü mısır ordusu türkiye de olduğu gibi darbeler yaşanmasın kimse üzülmesin diyen bir ordu değildi. gereken reaksiyonu çok erken verdi. Sisi ile birlikte mısır kendine yeni bir rota aramaya başladı.
    ···
   tümünü göster