1. 1.
    +1
    Eğer ki şüphe içindeyseniz altta yazanı okumanız içinizi biraz bile olsa rahatlatacaktır. ateistler de okusun. Okumaktan zarar gelmez. Aslında çok eski bir yazı ama ben okuyunca çok etkilendim. Mükemmel bir de tartışma konusu.

    Aşağıdaki şu yedi sebep şahsen beni Allah’ın varlığına inandırmaktadır;

    1. Cebinize, birden ona kadar numaralanmış on tane bir kuruş koyun ve şöyle bir iyice de karıştırınız. Şimdi, bu kuruşları teker teker birden ona kadar numara sırası ile çekmeye çalışın, her aldığınız kuruşu da tekrar cebinize koyup paraları yeniden bir iyice karıştırın. Matematiksel olarak biliyoruz ki, ilk çekişte bir numaralı kuruşu çekme ihtimaliniz onda birdir. Arka arkaya bir ve iki numaralı kuruşları çekme ihtimaliniz ise yüzde birdir. Bir, iki ve üç numaralıları müteakiben çekmek ihtimaliniz ise binde birdir ve bu, böylece devam eder gider. Bu kuruşların hepsini sırası ile birden ona kadar çekmek ise, inanılmayacak kadar uzak bir ihtimal, milyonda bir ihtimal olacaktır. Aynı şekilde, yeryüzündeki hayat için o kadar çok riyazi ve kat’i şartlara ihtiyaç vardır ki, bütün bu şartların sırf tesadüfi olarak tam gerektirdiği gibi olmalarına ihtimal yoktur.

    Dünya, mihveri etrafında saatte bin mil yapar. Eğer böyle olmayıp da saatte yüz mil yapacak kadar dönseydi, gündüz ve gece şimdi olduğundan daha uzun olacak, öyle olunca da her uzun gün, nebat ndıbına ne varsa hepsini yakıp kavuracak, uzun gecelerde eğer kalırsa kalanını dondurup mahvedecekti. Aynı şekilde, hayatımızın membaı olan Güneş’in dış tabakasında hararet on iki bin fahrenheittir. Dünya’mızın Güneş’ten uzaklığı o şekildedir ki, sönmek bilmeyen bu ateş, bizi tam karar ısıtıyor o kadar!. Eğer Güneş’in bu harareti yarı yarıya azalacak olsa, soğuktan donardık, yarısı kadar fazla olsa hepimiz kavrulurduk.

    Dünya’mızın 23 derece bir meyil ile eğri durması, mevsimleri meydana getirmektedir. Eğer Dünya’ya böyle bir meyil verilmeseydi, okyanustan yükselen buharlar kuzeye ve güneye akın ederler, kıtaları birer buz parçası yaparlardı.

    Ay da Dünya’ya şimdiki mesafede olacağına, mesela sadece elli bin mil ötede olsaydı, yeryüzündeki medd ü cezirler öyle müthiş olurdu ki, bütün kıtalar günde iki defa su altında kalırdı. Dağlar bile kısa bir zamanda aşına aşına ortadan silinirdi.

    Eğer Arz’ın kabuğu on kademcik kalın olsaydı, karbondioksitle oksijeni masseder bitki denen şeyden eser olmazdı. Yahut da dünyanın etrafındaki atmosfer tabakası daha ince olsaydı her gün bizden uzakta yanıp tutuşan milyonlarca meteor, dünya’mızın her tarafına çarpar ve her yeri ateşler, tutuştururdu. Bütün bunlardan ve daha bir sürü misallerden anlıyoruz ki, Dünya üzerinde hayat tesadüfi değildir. Buna milyonda bir bile ihtimal yoktur.

    2. Gayesine ulaşabilmek için hayatın ne yapıp yapıp var kuvveti ile imkanlar araştırması da, her şeyi içine alan o ilahi hikmetin bir tezahürüdür.
    Can denen şey nedir? Şimdiye kadar bunu kimse tamamıyla anlayamamıştır. Ne ağırlığı, ne eni, ne boyu var, fakat bir kudret olduğu muhakkak… Büyüyen bir kök, kayayı çatlatır. Bu kuvvet suyu da, toprağı da, havayı da fethetmiştir. Dört hayat unsuru (su, ateş, hava ve toprak) onun emri altındadır. Onların tertiplerini bozar ve tekrar birleştirir.

    Hayat denen bu heykeltıraş, bütün yaşayan şeylere vücut verir; bir ressamdır, her ağacın her yaprağına bir şekil verir ve her çiçeği boyar.
    Hayat, bir müzisyendir; her kuşa aşk şarkısını nasıl söyleyeceğini, böceklere bin bir ses müziği içinde nasıl anlaşacaklarını öğretmiştir.
    Hayat, yüksek bir kimyagerdir; meyvelere, baharata tat, güllere koku verir. Su ile karbonik asitten şeker ve odun yapar, bunu yaparken de mahlukatın teneffüs etmesi için oksijeni serbest bırakır.

    Adeta görülmeyecek kadar küçük olan bir protoplazma damlasını düşünün; şeffaf, pelte gibi, hareket kabiliyeti olan ve Güneş’ten kudret alan bir şey… Bu bir tek hücre, bu şeffaf, bulanık damlacık, hayat denen şeyin tohumunu ihtiva etmektedir ve bu hayatı küçük küçük her yaşayan şeye geçirmek kudretindendir. Bu damlacıktaki kudret ve kuvvet bütün nebat, hayvan ve insanların sahip olduğu kuvvetten daha fazladır, çünkü bütün hayat ondan çıkmıştır. Bu hayatı yaratan, tabiat değildir. Ateş püsküren dağlarla tuzlu bir deniz böyle bir varlık yaratmaktan çok uzaktır.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster