1. 51.
    0
    Gene ingiltere ve Fransa’nın kışkırtmasıyla, Güneydoğu Anadolu’da bir Kürt devleti kurmak üzere Siverek civarında ortaya çıkan Milli Aşiret Olayı aynı şekilde zor da olsa bastırılmış ama bir taviz noktasına gelinmemiştir. (1 Haziran-6 Eylül 1920). Diğer bir aşiret isyanı Cemil Çeto Olayı’dır. (20 Mayıs-7 Haziran 1920). Nihayet tam da 2. inönü Savaşı sürerken, Sıvas, Erzincan ve Tunceli bölgelerinde iki ay süreyle etkin olan Koçkiri Ayaklanması (6 Mart-17 Haziran 1921) bile sonucu değiştirmemiştir. Kaldı ki, bu isyanı çıkartanların amacı Zara, Divriği, Refahiye, Kuruçay ve Kemah havalisinde “özerk bir yönetim” kurmaktı. Durum son derecede kritikti. Yunan ordusu 2. inönü Savaşı’nı kaybetmese, Ankara yolu açılmış ve her şey bitmiş olacaktı. O yüzden Çankaya Muhafız Birliği’nin 100 kişilik kuvveti dahi cepheye sürülmüştü. Buna rağmen Batı’da Yunanla, Doğu’da Kürt asileriyle mücadeleye girildi ama taviz verilmedi, böyle bir otonomi kabul edilmedi. Erzurum Kongresi bittikten sonra 12 aşiret reisine yazdığı mektuplarla, onların desteğini isterken bile, karşılığında en ufak bir ima yollu dahi olsa Kürtlere yönelik bir taviz vermedi. (Bak. Orhan Çekiç, Samsun’dan Erzurum’a, Cumhuriyet Yayınları, istanbul, 2007). Bütün bunlara karşılık da, Kürt Sait isyanı ve onu ileri yıllarda takip edecekler dahil hiçbir isyancıdan da, “... Bize Kurtuluş Savaşı esnasında yapacağımız hizmetler karşılığı ‘özerklik’ sözü verilmişti, sonra devlet kuruldu ama bu söz unutuldu. Bu nedenle silaha sarıldık, isyan ettik... ” gibi bir savunma gelmedi. Bu kadar kritik dönemlerde bu tavizi vermeyen bir liderin, her zorluk aşıldıktan sonra 1923 yılında izmit’te bir basın toplantısında böyle bir “otonomi”den bahsetmiş olabilmesi bütün bu açıklanan gerekçeler nedeniyle olanak dışıdır. Çünkü o liderin tek bir hedefi vardır: Tam bağımsız, egemen, çağdaş, laik, sosyal bir hukuk devleti niteliğinde bir ulus-devlet kurmak. Yaptığı da budur ve onu bu çizginin dışında gösterecek her çaba, sonuçsuz kalmaya mahkûmdur.
    ···
   tümünü göster