0
Pgibolojim bozulmaya başlamıştı o dönemlerde. Artık hamdi ufuk ve meriç dışında kimseyle konuşmuyordum. Gördüğüm rüyaları sadece hamdiye anlatmaya karar verdim. Ufuk zaten aramızda en çok korkandı. Meriçte rüyamda beni bekliyordu. En mantıklısı hamdiydi. Ve hamdiye rüyalarımı anlattım. Hamdi konunun kapanmasını istediğinde doğru dürüst dinlemeden pgibolojik olduğunu söyleyerek beni avutmaya çalıştı. Aradan günler geçmişti rüyalarımda artık normal şeyler görüyordum. Ertesi hafta perşembe günü meriç bize birşey söylemek istediğini söyledi. Günlerdir ormanda babaannesinin ona doğru yürüdüğünü tam aralarında az bir mesafe kaldığında babaannesinin gülümsediğini ve bir anda babaannesinin ayaklarının ters olduğunu farkettiği bir rüya gördüğünü anlattı. Oradaki herkesten daha çok korkmuştum. Çünkü ben bu rüyayı babaanne olarak görüyordum ama hiçbir zaman meriçe böyle yaklaşmamıştım. Güvenilir olduğunu düşünerek o gün okul çıkışında olayı din kültürü hocamıza anlatmaya karar verdik. pekekent ona masal anlattığımızı düşünüp bizi başından savdı. Anlattıklarımız inanılmaz geliyordu bize de. En azından bu rüyaları birine anlatmamız gerekiyordu. Kime anlatabilir bir akıl alabilirdik. Okulun yanında ki camiye gitmeye karar verdik. Hocaya sadece meriçin rüyasını anlattık. Hoca ciddi anlamda anlattığımız rüyadan korkmuştu. Anlatmayı bitirdiğimizde ayağa kalkıp yatmadan önce nas ve felak okuyun birşey olmaz korkmuşsun biraz deyip meriçin sırtını sıvazladı. Sonra acele adımlarla arkasını döndü ve camiye doğru ilerledi. Bu işte bir iş vardı, hoca neden böyle davranmıştı? Bu hoca birşeyler biliyordu ve bize söylemiyordu. Ertesi gün okuldna sonra tekrar hocanın yanına gittim beni dinlemedi bile gitmemi istiyordu. Namazdan sonra tekrar hocaya gittim. Hocam sadece ne olduğunu söyleyin arkadaşım neden böyle rüyalar görüyor bir nedeni vardır dedim. Hoca gözlerini üzerime dikti bana buz gibi soğuk ve bir bıçak gibi keskin bir cümleyle karşılık verdi. Arkadaşının gördüğü babaannesi değil bir cindir...