1. 1.
    +6 -9
    üç arkadaş ekmek parası kazanmak umuduyla yola çıkmış yürürlerken bir üzüm bağına rastlarlar. Hem yorgunluk atarız, hem de biraz üzüm yeriz diye düşünüp bağa girerler.
    Üzümleri yemeye başladıktan kısa bir süre sonra bağın sahibi hemen yanlarına gelir. Selamlaşıp, birbirlerine isimlerini söyleyince bağın sahibi şivelerinden bunların milliyetlerini anlar.
    Önce Türk’e ve Kürt’e döner:
    -Ulan, siz ikiniz Müslümansınız, tamam benim üzümümü yedininiz, Müslümanın malı Müslümana helal olsun, ama bu gavura niye yedirdiniz üzümleri?
    Şaşırır bizimkiler ve şaşkınlıktan pek bir şey de diyemezler.
    Adam da çok kararlıdır, “ben bu Ermeni'yi döveceğim”, der ve bizimkiler izlerken dediğini yapar.
    Ermeni'yi iyice dövdükten sonra tekrar bizimkilerin yanına gelir, bu kez Türk’e döner:
    -Ulan sen Türk değil misin? Sen benim üzümümü yedin, afiyet olsun. Peki bu Kürde niye yedirdin, bu yaptığın iş midir? Ben şimdi bu Kürdü döveceğim…
    Kürdü de yere serinceye dek dövdükten sonra tek kalan Türk’ün yanına gelir:
    -Ulan sen ne biçim Türksün, bir başka Türk'ün malına el uzatmaya utanmadın mı? Bizim töremizde üzüm hırsızlığının cezasını bilmez misin?
    Son olarak Türk’e de girişir ve ağzını burnunu kırar. Onu da yere serer, sonra çeker gider.
    Bir süre sonra bizimkiler kendilerine gelirler ve kalkıp yola koyulurlar.
    Yolda Kürt, Türk’e sorar:
    -Kardeş ben bir şeyi anlamamışam, bu adam tek başına bizim üçümüzü nasıl dövmüştür?
    Türk yanıtlar:
    -Biz yanlış yaptık, dövdürtmeyecektik bu Ermeni’yi dövdürtmeyecektik, yanlışımız budur.
    Şimdi sorularımızdan birisi budur, Kobanê’de Kürtlerin dövülmesine izin verecek miyiz?
    ···
   tümünü göster