0
6 - Stephen Hawking'in teolojiyle imtihanı
Bilim, felsefe ve din arasındaki ilişkiye Hawking’in verdiği cevap; kabaca, pozitivist-bilimselci şablona uyan bir çerçevede cereyan eder. Ünlü kozmolog; bilim geliştikçe, dinin iştigal sahasının daralacağını zımnen dillendiren bahis konusu anlayışların içerisinden konuşmaktadır. O, doğrudan doğruya ‘Tanrı yoktur’ dememesine karşın; Birleştirilmiş Alan Kuramı’nın (Her Şeyin Teorisi) tamamlanmasıyla birlikte; hayata, varoluşa, evrene dair meçhul kalmış bütün noktaların aydınlanacağını, cevaplanmamış tek bir soru bile kalmayacağını dilendirmektedir satır aralarında. Bu durumun, ‘Yaradan’ inancını ve dine olan ihtiyacı da ister istemez ortadan kaldıracağı, Stephen Hawking’in metinlerinde kendisini ele veren izleklerdendir.
Stephen Hawking’in evreni ‘sonlu’, ama ‘sınırsız’dır. Varoluşun sınırsız oluşu, aynı zamanda, hem uzayın ve hem de zamanın sınırları olmadığı anldıbına gelir. Bu durumda da, ‘sınır koşulları’ dediğimiz kritik tekillikler (kara delik içi, ya da, Big Bang anı öncesi) girer devreye. Bunlar, zamanın ve mekânın olmadığı ‘prosesler’dir. Pozitivist, bilimselci prizmalardan bakıldığında; felsefe, mitoloji, teoloji ve bilim gibi 'BÜYÜK ANLATILAR'ın, işin içine ‘Yaradan idesi’ni katmalarının en meşru görüldüğü faz işte bu ‘Büyük Patlama öncesi’dir.
Ancak, bu sırada, ne zaman ve ne de mekân olmadığından, buna dair argümantasyon yapmak, ciddi problem alanlarına taşıyabilir bizi. ‘Öyleyse,’ der Stephen Hawking, ‘zamanda ve mekânda sonlu ama sınırsız olan evren, kendi kendisine vardır, kendiliğinden ortaya çıkmıştır ve kendiliğinden de var olmaya devam edecektir. Varlığın (bütün mevcudat, Kâinat) varoluş kipine geçişine, boşluktaki (Big Bang öncesi vasat; hiçlik?) kuantum dalgalanmaları neden olmuştur (4).
Bilimin, varoluşun bütün evrelerini açıklamaya, din de dahil olmak üzere, diğer bütün 'BÜYÜK ANLATILAR'dan çok daha ehil olduğunu savunan Hawking; bu ifadede kristalize olan bilimselci, pozitivist kozmolojisi ve kozmogonisini, binlerce yıllık atesit – materyalist damarın modern ve sofistike bir versiyonuna dayandırmaktadır. Bu durum, onun, dindarlarca affedilemez bir günahkâr ve cehennemlik bir iblis olarak algılanmasına neden olurken; dine şüpheyle yaklaşan, ya da onu bütünüyle hayatlarından çıkaranların nezdinde ise bir rol modeli ve lâ-dini, dünyevi bir ikona haline getirmektedir.
1981’de, Vatikan’da, Papa 2. John Paul’ün de arasında olduğu çok seçkin bir topluluğa konferans veren Hawking, yukarıda özetlemeye çalıştığımız tezlerini paylaşmış ve Papa tarafından da onurlandırılarak ödüllendirilmiştir. Papa’nın ona, ‘dediklerinizi itirazım yok, yeter ki, Yaratılış, yani Büyük Patlama anı öncesine dair konuşmayın’ deyişi inançlı Katolik çevreleri çok rahatsız etmişti.
Dini bütün Katolikler, inançsız bir bilim addıbına Vatikan’da konferans verdirdiği ve ona karşı çok hayırhah davrandığı için Papa’ya gönül koyarken; Militan ateistler de, Hawking’in, ‘Tanrı yoktur ve bütün varoluş sadece ve yalnızca maddeden ibarettir’ demediği için onu teistlerle uzlaşmacı bir çizgiye savrulmakla suçlamışlardır.
Hem ateistlerin ve hem de köktenci mütedeyyinlerin eleştirilerine katılmıyor ve; bilim ve din gibi iki çok önemli 'BÜYÜK ANLATI'nın küresel prestije sahip sözcülerinin, varoluşu kuşatırken, birbirini alenen ötekileştirmemesi ve tekfir etmemesine olumlu anlamlar yüklüyorum.
Tümünü Göster