0
kazadan çok daha az önce (arabayı kıbrıstan döndükten sonraki ayda aldım)
bu 1 aylık süre içerisinde istanbulda bulundum. o yalıların içine girdim hatta o yalıların içinde ciks bile yaptım. şimdi gelelim asıl zenginliklerin nasıl döndüğüne.
mutlaka bir dede veyahut yaşlı bir baba vardır. bütün para onun kontrolündedir. ulan zaten ülkenin %90nı köylü. sadece biraz çevik ve ileri görüşlü olanlar zengin olmuşlardır. neden zengin değiliz diye sorarsanız dedenize sövebilirsiniz. eminim sizin dedenizde köyün zenginiydi ehe ehe tabi tabi amk.
1950 1960 dönemlerinde darbeler oluyorken ve olacakken, solcular sağcılara düşman gözü ile bakıyorken, ülke kritik dönemler atlatıyorken bazıları rant sağlıyordu bu durumdan. misal haluğun dedesi o ekmekleri karne ile alınan dönemde yağ tüp yokluğunda evinde yani istanbulda (anne tarafından dedesi bu arada. baba tarafı ağır fakir) istanbulda evinde kilolarca yağ kilolarca pirinç depoluyormuş. fiyatların git gide artmasını bekliyormuş doğal olarak. sonra el altında daha büyük başlara satıyormuş bunları. tüp kuyruklarında millet sıralarca beklerken bizimkisi tüpleri kömürlükte saklayıp yine geceleri dışarı çıkarak durumu daha iyi olan insanlara daha memura yakın insanlara satarmış. pazarda don satarmış, geceleri de çalışırmış.
"zenginlik bir anda olmaz. sıka sıka olur evlat" demiş halit dede (haluğun dedesi)