@146 o borç verdik olayının aslı şu :
efsane: Eskiden IMF'nin kapısında dilenirdik şimdi biz borç veriyoruz.
Gerçek: Güney Kıbrıs, IMF'den hem yardım istiyor hem de borç veriyor.
Türkiye, IMF'nin 188 üyesinden birisidir. Bu üye ülkelerin IMF'de kota adı verilen sermaye payları vardır. IMF anasözleşmesine göre her 5 yılda bir kotalar artırılır ve üye ülkeler bu kota artışlarına katılmak zorundadır. IMF'nin kaynaklarının önemli bölümünü bu kotalar oluşturur. Bu kaynaklar yetmediği için IMF üye ülkelerin bazılarının Merkez Bankalarından borçlanır ve bu borcuna da faiz öder. ABD, IMF'nin kota artırmasına karşı çıkmaktadır. Çünkü Amerikan halkı, ödediği vergilerin başka ülkelerin ekonomilerini kurtarmak amacıyla kullanıldığı izlenimi taşımaktadır. Kota artırımı yüzde 85 oy desteği istediği ve ABD'nin IMF'deki oy oranı yüzde 17 olduğu için bu karşı çıkma kota artırımının yapılamaması sonucunu getirmektedir. Kota artırımı yapamayan ve küresel kriz nedeniyle de kaynakları yetersiz kalan IMF bu yeni formülü ortaya atmış ve üyelerinden destek istemiştir. Aralarında Türkiye ve Güney Kıbrıs'ın da bulunduğu 37 ülke bu desteği vermeye talip olmuştur. Toplam 456 milyar dolar tutan bu yeni destekte en büyük pay 60 milyar dolarla Japonya'ya aittir. Onu 55 milyar dolarla Almanya ve 43 milyar dolarla Çin izlemektedir. ABD bu desteğe katılmamıştır. Bu destek bir taahhüttür, IMF'ye bu aşamada para verilmesi söz konusu değildir. ihtiyaç halinde IMF bu paraları taahhüt eden ülkelerden isteyecek ve ilgili ülkenin Merkez Bankası da kendi rezervindeki bu miktarı IMF'ye ödünç olarak verecektir. IMF, bu parayı ihtiyaç duyan bir ülkeye kullandırırsa parasını kullandığı ülkeye faiz ödeyecektir. Bu para kullanılsın ya da kullanılmasın ilgili ülkenin Merkez Bankası'nın uluslararası döviz rezervlerinde görünmeye devam edecektir. IMF'nin, bu paraları hiç kullanmama olasılığı da vardır. "Bu parayı IMF'ye vereceğimize okul yaptıralım" demek doğru değil, çünkü ortada verilmiş bir para yok. Bu para sadece taahhüt edilmiştir ve verilse bile geri alınacak bir paradır. Bu parayla okul yaptıralım demek Merkez Bankası'ndaki rezervlerle okul yaptıralım demekten farksızdır. "IMF'ye borç vereceğimize kalan 1,7 milyar dolarlık borcumuzu ödeyelim" demek de doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü borcumuzu taksitlerle ve döviz kazançlarımızla ödemeye devam ederken bir yandan da Merkez Bankası'ndaki döviz rezervlerimizi artırmaya devam edeceğiz. Oysa rezervleri borç ödemede kullanırsak rezervlerimiz azalır. Günümüzde rezerv azalması bizim gibi gelişmekte olan ülkeler açısından olumlu algılanmayan bir durumdur.
Özetle söylemek gerekirse IMF'ye, onun ihtiyaç duyması halinde verilecek olan 5 milyar dolarlık para bizim alacağımız olarak kalacak, Merkez Bankası rezervlerinde kabul edilmeye devam ederek rezervlerimizde bir azalmaya neden olmayacak ve kullanımı bittiğinde geri alınacaktır. Paramızın kullanımı halinde alacağımız faiz ise rezervlerimizin çoğunu tuttuğumuz ABD Hazine tahvil faizinden az olmayacaktır.
bu da dış borcumuz :
http://prntscr.com/49yzoa
hazine müsteşarlığı'nın hazırladığı şu sunumda 18. sayfada bulabilirsiniz :
https://www.hazine.gov.tr...k%2fBORC+GOSTERGELERI.pdf