hayatım boyunca bir daha türkçe rap, pop underground hip hop gibi salak saçma müzik türlerine bulaşmadım. lise başladığında ben merve'ye birdaha merhaba dememek üzere hoşcakal demiş ve önüme bakmaya başlamıştım, ondan öğrendiğim herşeyi hayatıma tek tek entegre ederek.
istek fen lisesi, namıdeğer istek acıbadem hapishanesi. hayatımda yaşadığım en çirkin senelerden biri. babamları düşürdüğüm yüz üstü durumu onlara vereceğim yüzde yüzlük bir burs ile toparlayabilirdim. zaten
beklenti de tam olarak bu yöndeydi.
27 kişilik dönemde ilk 5 arasına girip 4.05 gibi tam da gereken ortalamayı sağlayabilmiştim ilk dönem. belki öss senesinde bu kadar çalışsaydım şuan boğaziçi'nin kütüphanesinden yazıyor olurdum bunları, yalnız başıma oturduğum odamda değil. ah bir küllükteki onlarca izmariti görseniz hele.
2006 senesinin ikinci dönemi tek amacım ortalamamı koruyup tecrübe kazanmamı sağlayacak bir kız bulmak olacaktı. yaptığım hataları ne derslerimde ne de özel hayatımda tekrar yapmayacaktım. dönüp baktığımda en çok güldüğüm hayallerimden biridir bu
*
gel zaman git zaman bir kaç kızla irili ufaklı muhabbetler içerisinde bulunuverdim. beni anlayacak annesizler vardır elbet içinizde. olmuyordu arkadaş. olmuyordu. harika bir ev çiziyordum, cin ali'mi dağlarımı güneşimi ekliyordum, hatta patikalı yolun sonundan kusursuz bir nehir geçiyordu. herşey çok güzeldi inanın. ama kalemimi bırakıp eserime baktığımda gördüğüm tek şey beyaz kalan o kocaaman boşluklar oluyordu. aşk dramı ya da
bihter böhü böhü değildi bu. ben kimsede merve'yi bulamıyor değildim, ben aslında başkasını istemiyordum. ben merve'yi istiyordum.
derken bu yaşadığım gelgitli aşk piskolojisi yetmezmiş gibi matematik'ten hayatımın ilk 1'ini görmüştüm. buraya apapapap apayrı bir başlık açıp size bunu anlatmak isterdim ancak sanırım bir iki paragrafta bitirmem gerekecek:
mehmet toktaş. şurdan aynı liseyi aynı dönemi paylaştığım bir insan okuyorsa iyi gülecektir buna (öyle bir ihtimal olmasa dahi). 27 kişinin 15 ine 1 basan matematik dehası. ulti'si sınavlarda sorduğu son sorular, namıdeğer tubitak soruları. pek çok hocayla (ki bunların yarısından çoğu şuan hali hazırda okuduğum bölüme denk geliyor ama buraya gelmemize daha var) kavga etmişimdir hayatım boyunca. bazen adaletsiz eğitim sistemi yüzünden parlamışımdır, bazense şımarıklığımdan. ama bu adamla olan tartışmalarım diğer hiçbiri tarafından ulaşılamamış bir mertebededir.
sırasıyla bir, bir, dört ve bir aldığım sınavlar sonucunda ortalamam 44.25 de kalmıştı. önce ben müdür yardımcısına gittim ve herşeyi anlattım, babamın okul ücretine yetişemediğini, 4.05 ortalamayla burs alacakken eğer 1 alırsam buna mani olunacağını, 0.75 puan gibi anormal bir farktan bu duruma düşmek istemediğimi. sonra annem geldi hocayla veli toplantısında konuşmak için. odadan çıktığında kıpkırmızıydı, trabzon damarına basılmıştı belliydi. mehmet'ciğim aneme,
oğlunun notları beni ilgilendirmiyor, bırakabilirim. zaten ben bu okulun baş direğiyim, benden geçemezse hiçbir dersten geçemez anlayın bunu demişti. annem öğretmen olmasa, eğitim piskolojisi almamış olsa bugün belki annemi haksız bulabilirdim, bu kadar kızdığı için.
sonucunda matematikten kaldığım için burs alamayacak, bütün bir sene bir tane kızdan bile etkilenmeyecektim.