1. 251.
    0
    Cehennemde beş duyu organımla azap çekiyodum. Gözlerim dehşet verici ve iğrenç görüntüler görür; kulağım korkunç ve acı veren sesler, uğultular, gürültüler, çığlıklar, inlemeler, duyuyor. burnum ise olabilecek en pis ve tiksinti verici kokularla dolar; dilim en iğrenç tadları, en dayanılmaz acıları hisseder; derim ve tüm vücudum, tek bir hücresi ekgib kalmamak üzere yanıyodu, şiddetli acılar içinde kıvranıp duruyodum.
    bir türlü ölüp yok olup gitmedim diye bağırıyorum.
    -
    fiziksel acılar kadar şiddetli manevi azaplar da vardı. Aşağılanır, horlanır, rezil olur, pişman olur, çaresizliğimi ve ümitsizliğimi düşündükçe yüreğim yanar, kan ağlar. Sonsuzluk aklıma geldikçe mahvoluyorum. Öyle ki, azap bir milyon yıl sonra veya bir milyar yıl sonra ya da trilyonlarca yıl sonra sona erecek olsa bu benim için büyük bir umut ve sevinç kaynağı olurdu. Ama azabın bir daha hiç sonunun gelmeyeceğini, cehennemden hiçbir zaman çıkış olmayacağını düşünmenin verdiği ümitsizlik hissi dünyadaki herhangi bir ümitsizlik hissiyle kıyaslanamayacak bir duygudur.
    -
    cehennem; pis kokusu, dar, gürültülü, karanlık, isli, dumanlı, izbe ve tekin olmayan mekanları, hücreleri kavurucu sıcaklığı, en iğrenç yiyecek ve içecekleri, ateşten elbiseleri, kül rengi zeminiyle sonsuza kadar artan azabıyla azap sanatının en ince ayrıntılarına kadar sergilendiği bir mekandı burda yıllarımı nasıl geçirecektim ben.
    -
    susamıştım ve acıkmıştım deli gibi. yiyecek olarak yalnızca zakkum ağacı ve darı dikenini bulabildim.
    içecek olarak ise irin, kan ve kaynar sudan başka bir şey yoktu bu alemde.
    -
    Yanan derilerimin yerine yenileri yaratıldı hep. böylece ateşin verdiği acı, kesintisiz bir şekilde hiç hafiflemeden devam etti. derilerim dökülmüş, etlerim yanmış, bütün vücudum yanık, kan, irin içinde olduğu halde zincirlere vurulup ve kırbaçlandım dur durak bilmeden. tasmalandırıldım, ellerim boynuma bağlı olarak daracık yerlere atılırlar beni. zebaniler tarafından ateşten yataklara yatırıldım, üzerime örttükleri örtüler bile ateştendi. Bu azaptan kurtulabilmek için sürekli feryat ettim ,yalvardım, ama cevap bile vermediler. En azından, bir günlük de olsa azabın hafiflemesini istedim hep ama yine aşağılanma ve azapla karşılık verdiler.
    -
    tepede ateşten duvar vardı. zemin zaten ateştendi. zebaniler beni ortaya attı. yukarıda ki duvar yavaş yavaş üzerime kapandı.. arasında kaldım yüzüstü o acıyı dünyadaki namaz kılmak bahanelerimizden daha acıydı. ben hep sabah namazini bahane ederdim uykusuzluğu bahane ederdim şimdi bana çok komik geliyor bu karşılaştırma.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster