0
Üstünden hiç bir eşya çıkmamıştı (telefon ve cüzdanı evdeki masasındaydı). Bize açıkladıkları şeyler bunlardı. Neyse, Furkan'la haftaya cumartesi (bugün pazardı, lisedeki ilk cumartesimi tuhaf, korkunç vs. şeyler yaparak geçirmiş, ilk pazar günümü yaşıyordum. Ne hafta sonu ama!) buluşmak üzere (daha erken buluşmak zor olacaktı, çünkü ailelerimiz onlara yalan söylediğimizi düşünüyordu, bir hafta okula gitmememizi (bu yaşananlardan sonra şoku atlatabilmemiz için) bile önermişlerdi, biz de kabul ettik, bu olanları sindirmemiz zaman alacaktı) vedalaşıp ailelerimizle evlerimize döndük. 1 hafta boyunca her gece birbirinden korkunç kabuslar gördüm, kimisinde hoca üstü başı kan kaplanmış bir halde ellerini bana uzatarak yardım istiyor, tam tutacakken aramıza siyah bir duman giriyor, duman kalktığında hocayı yerde ölü yatarken görüp çığlık atarak uyanıyordum; kimisinde kendimi bir anda barakanın içinde buluyor, kapıya yöneldiğimde her yanı alevler sarıyor, en son baraka dumanlar arasında üstüme çöküyordu ve yine çığlık atarak uyanıyordum. Ailem durumum hakkında endişelenmeye başlamıştı (her gece çığlıklarıma uyanıp beni sakinleştiriyorlardı, aklımı yitirmeye başladığımı düşünüyorlardı). Tüm hafta içi okula gitmemiştim, günlerimi Furkan'la mesajlaşarak geçirmiştim. Furkan bana yazışmalarımızdan birinde beni önce şaşırtıp sonra meraklandıran, en son da korkutan bir şey söylemişti: Hoca, öldüğü gün, ölmeden önce onun bacağıyla ilgilenirken, depodan topladığımız bütün tuhaf şeyleri (benim bulduğum elma dilimi şeklindeki taş da dahil) Furkan'a vermişti. Cuma günü, yarın Furkan'la buluşacağım için heyecan ve merak doluydum. Aslında face'ten konuşabilirdik, niye bir hafta önce pazar günü buluşalım diye ısrar etmişti ki?(Evet, aslında beraber karar vermedik, o ısrar etti ben de kabul ettim) Fakat bana yazdığı o şeyden sonra (hocanın tüm bu şeyleri ona verdiğini) , niye bu kadar ısrar ettiğini artık anlıyordum; bunları bana göstermek istiyordu.