1. 26.
    0
    Demek hocanın adı Gökan'dı... Bu kadar çok olay arasında ne biz ona, ne de o bize isimlerimizi sorma fırsatı bulmuştuk; aslında hoca Furkan'ı biliyordu. Her neyse, biz dehşete düşmüş bir halde buraya nasıl girebileceğimizi sormuştuk(aslında ben sormuştum, Furkan hiç bir şeye tepki vermiyordu), adamsa sanki evin anahtarına sahipmiş de, iki ergene verip vermeme arasında kararsız kalmış gibi bir süre bir bize bir kapıya baktı. Birden Furkan'ın bağıran sesiyle irkildim;"Bunun için zaman yok!... " Sanki bir anda yaptığının pek hoş bir şey olmadığını anlamış gibi cümlesini bitirdikten sonra başını eğmiş, daha da bir şey dememişti. Ben bir şey diyemeden adam "Bekleyin... " deyip merdivenlerden aşağı indi. Biraz sonra geri döndüğünde elinde bir dizi anahtar vardı. Yalnız getirdiği tek şey anahtarlar değildi, arkasında onu takip eden bir de adam getirmişti. Bu adam ondan daha kısaydı... ve daha yaşlı görünüyordu. Apartmanın yöneticisi olabileceğini düşündüm. Hocanın karşı komşusu hocanın kapısının önünde doğru anahtarın hangisi olduğunu bulmaya çalışırken yaşlı adam söze girdi; "Bazı sesler duydum, umarım hocaya bir şey olmamıştır." Komşunun kapıyı açtığını kapının çıkardığı sesten anladık. Hepimiz kapıya dönmüştük. ilk içeri giren yaşlı adam oldu, sonra komşu, en son da Furkan'la ben. Oturma odası kapıya en yakın odaydı(aynı zamanda hocayı en son gördüğümüz odaydı), bu yüzden yaşlı adamla komşunun ilk baktığı oda da orası olmuştu. Kafasını uzatıp oraya bakan donup kalıyordu, ilk yaşlı adam sonra da komşu odaya göz ucuyla bakmış, bakar bakmaz da suratlarına yaşadıkları şok yansıyıp donakalmışlardı. Ben hala Furkan'a destek oluyordum, o benden önce odaya bakıp dondu, en son gören de ben oldum. Duvarın kırmızı rengine hemen alışamamıştım, ama asıl yerdeki kırmızılıklara alışamayacaktım.. hocanın kanına.
    ···
   tümünü göster