1. 351.
    +1
    verilen kayıplar, çok acıtıyor insanı, çaresiz ve yapayalnız hissettiriyor. yanlış şeyler yaptırıyor insana. yanlış konuşturuyor, isyan ettiriyor. çok ağlatıyor. ama insan ölüme de alışıyor bu hayatta.
    ölüm kadar korkutucu bir şey yoktur belki de. çünkü hastalık gibi değil.
    ölünce iyileşmiyorsun.
    ölünce uyanmıyorsun
    ölünce gelmiyorsun geriye
    ölünce terk ediyorsun istemeden

    her şeyle yüzleştim. annemi kaybettim, babamdan nefret ettim, aldatıldım. zor zamanlar geçirdim. sorumsuz biri olup çıkıverdim, eğlenceyi kendime çıkar yol buldum, sigaraya başladım, alkol almadan duramadım.
    ama toparlandım.
    annemi artık hatırladıkça yalnızca gülümsemeye çalışıyor, mezarını ziyaret ediyor, dua ediyordum onun için. babamla yapıyorduk bunları aslında. ikimiz destek olup yapıyorduk.

    ama bir şeye alışmak, çok acımasızca oluyor. ölünce; varlığına alıştığın için isyan ediyorsun. ölümüne alışınca da, içinde sadece iyi hatıralar kalıyor.

    insan olgunlaşıyor, ben de olgunlaşıyordum her geçen gün.

    sınavlarımız bittiğinde, Nuray Sinop’a gitmeden önce, son kez topluca dışarı çıkacaktık. Buket’i de davet ettim. Caner’le konuşmayı kabul etmişti.
    biraz gecikeceğini, son bir sınavının olduğunu söylemişti.
    biz otururken iki kişi geldiler içeri.
    Oğuz da vardı yanında. Buket’in Caner’le aynı ortamda bulunacağı bir akşamda Oğuz’u neden çağırdığını anlamamıştım.

    oturdular, hoş beş derken Caner teklif etmiş olacak ki Buket’le kalkıp konuşmaya gittiler. çok geçmeden de geri döndüler. herkes sorunun ne olduğunu bildiği için ve yakın arkadaşlar olduğumuz için kalkıp konuşmaya gitmelerini önemsemedik.
    ···
   tümünü göster