1. 1.
    0
    Tam ortada yaklaşık 1 metre çapında bir çember, onun içinde de (bir cetvel kadar) daha küçük bir çember vardı. Onun da tam ortasında simsiyah, krem kutusu kadar geniş bir leke vardı. Leke diyorum da aslında çok düzgün bir daireydi diyebilirim. Bu şekli zihninizde canlandırın, buna ilaveten ortadaki lekeden dıştaki çemberi de aşıp yine krem kutusu kadar geçip orada duran çizgiler düşünün. Ama bu çizgiler bir çarpı işareti oluşturuyordu, çarpının ortasında da bu çizgilerden daha geniş olan şu bahsettiğim düzgün leke vardı. Zemin taş demiştim, ama düzgün bir zemindi, dediğim gibi bu çizgiler dışında hiç bir yerde leke yoktu. Bir şey daha hariç. Ortadaki lekeyle etrafındaki küçük çember arasında bazı şekiller vardı.. aslında şekilden çok küçük sembollerdi desem daha doğru olur. Çizgiler ve dairelerin aksine daha ince bir şeyle çizilmişlerdi, incd bir fırça veya kalem olabilir. Ben etrafı incelerken Furkan da telefonuyla flaş patlata patlata barakanın içini fotoğraflıyordu. Eğilip sembolleri incelemeye başladım; bir göz, üst üste dalgalar, şimşek, ve ne olduklarını bilmediğim diğer semboller. Furkan'a birazdan burayı da çek deyip daha da eğildim ve onlara dokundum; onlar dediğim şu semboller işte. Dokunur dokunmaz elimi geri çektim, bunun sebebi elektrik çarpmış olmasıydı. Çok zayıftı ama bir anlık bir refleksle elimi çekmek zorunda kalmıştım. Bir daha dokundum ama bu sefer bir şey olmadı. Böyle kurumuş pütür pütür bir şeydi hissettiğim, ne olduğunu flaşı iyice yaklaştırınca anladım.Bu kandı, evet kan! Bunu renginden anlamıştım. Korkuyla aniden geri çekildim, hemen arkamdaki Furkan a çarpıp onunla yere düştüm. Furkan noldu olum dedi, ben de gel kendin gör, dedim.
    ···
   tümünü göster