1. 76.
    +8
    ATATÜRK iSLAM DiNi’NE BÜYÜK HiZMETLER EDEN SAMiMi BiR MÜSLÜMANDI

    Kesinlikle…
    Kurandan bir ayet:
    “Şüphesiz ki biz size onu anlayasınız diye gönderdik!”
    Ancak düşünün:
    Kimi küçük denemeler dışında, Kur’anın Türkçe çevirisi, Atatürk zamanına dek yapılamamıştı.
    Kuranı okuyorsunuz, ama hiçbir şey anlamıyorsunuz!
    Bunu yapan kişi; Kuranın başta verdiğimiz ayetini yerine getirebilmiş olur mu?
    Kuşkusuz hayır…
    Üstelik Kuranın Türkçe’ye çevrilmesinin günah olduğunu düşünecek kadar bağnazlık… Bu Allah’ın buyruğuna set çekmek anldıbına gelmez miydi?
    Bu nedenle Atatürk, Kuranın Türkçe çevirisinin yapılmasını istedi.
    Kuran herkes tarafından okunup anlaşılabildiğinde, dinsel yönden gerçek bir aydınlanma olacağını düşünüyordu. Türkçe mealin Mehmet Akif Ersoy’a, tefsirin de Elmalılı Hamdi Yazır’a, hadis tercümesinin de Kamil Miras’a yaptırılması kararlaştırıldı. Atatürk, Kuran’ın tercümesinin devlet bütçesinden olmasını istemedi ve bunu kendi özel parasıyla yaptırmak istiyordu. Ancak Mehmet Akif Ersoy, bu tercüme işini önce kabul etti; sonra avans olarak aldığı parayı geri vererek, tercümesini yapmaktan caydı. Böylece tercüme işi de Elmalı Hamdi Yazır’a verildi. Bu büyük âlim, hem Kuranın tercümesini yaptı; hem de (Hak Dini Kuran Dili) adlı adıyla tefsirini gerçekleştirdi. Bu çeviri ve tefsir, 1935 yılında bastırıldı. 9 ciltlik tefsir, yıllar boyunca islam bilim adamlarınca Kuran’ın en önemli meali ve tefsiri olarak kabul edildi. Bugün bile pek çok ilahiyatçı, bu tefsirin aşılamamış olduğunu görüş birliği içinde dile getirmektedirler.
    Atatürk bununla yetinmedi:
    Bundan çok önce, Buhari’nin Hadislerinin de Türkçeye çevrilmesini gerçekleştirmişti. Kamil Miras tarafından 12 cilt olarak bu hadisler çevrildi. 1928 yılında 10.000 adet basıldı. Atatürk’ün isteğiyle; Kur’an tercümesi, tefsiri ve Buhara hadisleri Türkiye’nin her yanında, başta önemli kütüphaneler olmak üzere ücretsiz olarak dağıtılıyordu. Artık Türkler, her yerde kolaylıkla bu kaynaklara ulaşabiliyor ve dinin buyruklarını doğrudan kendileri öğrenebiliyorlardı. Elbette o zamana kadar; kimi fırsatçılar halkı dini konularda hep istismar etmişlerdi. Artık; bunu yapamayacaklardı; çünkü bu kaynakları okuyan insanlar; din’in temel özünün, ilerlemeye, gelişmeye, akla ve bilime hiçbir ters yanı olmadığını görerek; dünya işiyle uğraşmanın, Allah’ın işine karışmak anldıbına geldiğini bile söyleyen kimi softaların yalanlarla örülmüş ağına düşmeyeceklerdi.
    Bu Atatürk’ün dinde de başlattığı gerçek bir “Aydınlanma”ydı…
    Şimdi bunlar ne anlama gelir?
    Bütün bu yapılanlar; devlet parasına dokunmadan, bizzat kendi kişisel parasıyla bunları gerçekleştiren Atatürk’ün dine büyük bir hizmette bulunduğunu göstermez mi?
    Ne dersiniz?

    Kemal Arı

    http://www.imgim.com/image/y32qr2.jpg/
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster