1. 651.
    0
    yaklaşık 30 dakikalık bi sessizlikten sonra önümüzdeki geniş kırmızı kaldırımdan bi simitçi geçiyordu arabasıyla. içinde satamadığı sabahtan kalan bayat simitleri vardı. belki de evde bunları yiyeceklerdi çocuklarıyla. simitçiyle parlak ışığın arasında durmuş iki et parçasıydık o anda biz. simitçi ise bizle karanlık otoban arasındaki bir duvardı. arabasını biraz hızlı sürmeye çalışıyordu simitçi. üzerinde pembe beyaz büyük kareli gömlek vardı. göleğinin sol süt cebinde markasını göremediğim bir paket sigara seçiliyordu. altında krem rengi kirli bi pantolon ayağında ise beyaz 4 mavi çizgili bi ayakkabı vardı.bu da oldukça eski görünüyordu karanlıkta. suratının siyahlığı doğulu olduğunu belirtiyordu açıkça. sakalları sık ve uzundu. alnı ter içinde kalmış suratı yorgunluğun her türlü belirtisini gösteriyordu.bu simitçi bana 9 parmaklı o kadını hatırlattı yine.o kadını hatırlayınca birden bi üşüme hissi bastı beni ve simitçinin arabasıyla birlikte yere düşmesiyle kendime geldim.

    arabasının kaldırım üzerindeki ufak bi taşa takıldığını görüyordum araba daha havadayken. yavaşça yere düşüyordu.o anda simitçinin çıkardığı garip korku sesi baya ilginç gelmişti bana. hemen kendini yere atıp simitleri toplamaya garip sesler çıkarmaya devam etti. alnındaki ter damlaları damlıyordu kaldırıma. suratındaki yorgunluk belirtileri geri plana çekilmiş, yüzünün her milimetresini korku ve telaş duygusu kaplamıştı.bir yandan simitlerini topluyor bir yandan küfürler ediyordu türkçe ve kürtçe. diller arası geçişleri çok iyiydi. hatta bir cümlede 2 dili birden kullandığı bile oluyordu. dilleri ne kadar farklı olsada küfürlerin samimiyeti, duygusu,anlamı ve derinliği aynıydı.her yerden anlaşılıyordu bu küfürlerin hissettirdikleri...
    ···
   tümünü göster