1. 251.
    +1
    mustafa avuç içlerine tükürüp zütünün çatalını göstere göstere asıldı değirmen taşına. ıkına sıkına kaldırıp yan yatırdı taşı. köşede karanlıkta kalmıştık. serhat kenarda duran gaz lambasını alıp yanımıza getirdi.

    mustafa - ananın dıbına koyayım!

    tarık - yok artık, ohhaaaa!

    itişip kakışıp taşın altından çıkan kumaş tomarına bakmaya çalışıyorduk.

    serhat - alayım mı lan!?

    mustafa - lan bunun içinde o kitap varsa..

    ben - olm bırakın gidelim bak. zaten midem gibildi.

    gül - gidalim abi, saber haklı.

    ahmet - hadi bana eyvallah!

    nilay - dur ahmet! ben de geliyorum. (dışarı çıktılar)

    ben - kirve bence gidelim bunu burada bırakıp.

    tarık - lan içinde kitap var mı bilmiyoruz amk! daha açmadık çapıtı!

    mustafa - lan tarık giberim belanı çocuk! millet huzursuz amk! gel bırakalım gidelim buradan.

    tarık - yok aga! ben buraya kadar geldim, bunu görmeden gitmem!

    serhat - (yere çöküp aldı kumaş tomarını) of of of, ıslak lan bunun altı!

    tarık - topraktandır. (amk çocuğu, yüzük görmüş gollum gibiydi sıfatı pekekentin)

    mustafa ve gül soldan tarık, serhat ve ben sağdan kapıya yöneldik. serhat kitabı iki eliyle yeni gelinin kahve taşıdığı gibi taşıyordu. masayı geçtiğimiz anda kapı gürültüyle çarparak kapandı!

    ben - lan!! (kapıya koştum) lan ahmet!? (ses yoktu. tarık, serhat ve mustafa yanıma geldiler)

    mustafa - açılmıyor mu kirve?

    ben - (çekiyorum çekiyorum gelmiyor kapı amk) yok amk! sıkışmış! ahmeeeeeeeet! nilaaaaaaaaay!!!

    serhat - çocuklar!

    tarık - ya aksiyon yapmayın amk! ahmet bini kafa buluyordur. ahmeeeeeeeet!! (kapı halkasına o da geçirdi bir elini, aynı anda çekmeye başladık) ahmeeeeeeeet!

    dışarıdan çıt ses gelmiyordu amk!
    ···
   tümünü göster