http://imgim.com/7176inciz2596626.png
ayvalık'ta bir moteldeyiz.
o zamanlar herşey dahil kavramı yok.
sene 1980 - 85 arası falan.
ahh çocukluğum... başka bir dünyaymış gibi uzak ve silik...
plajlar bu kadar kalabalık, hatunlar bu kadar bakımlı değildi.
paslı plaj şemsiyeleri altında arada ayağa batan gazoz kapakları,
benzin kokan renault 12 ts ler,
cengiz kurtoğlu bile daha acemi tavernalarda.
siyah beyaz televizyonlarda alabildiğine resmi ve ölesiye memur trt spikerleri ( ve onların muhtemelen kahverengi kravatları )
kaldırımlar bu kadar düzenli, yollar bu kadar simetrik değildi mesela.
ilkokullar leş gibi yumurta ve kalemtraş atığı kokardı.
yaz tatilleri 3 buçuk sene falan sürerdi. öyle olmasa bile biz öyle hissederdik.
mintaxdan köpük olmazdı mesela. bulaşık deterjanı diye birşey ha var ha yoktu.
blok flütün ağız kısmında pislik birikirdi ve ben kürdanla temizlerdim onu. tiksinmezdim yine de inanır mısınız.
babam işçiydi. geceleri geç geldiğinde ölmesinden korkardım. biz uyumaya çalışırken babam ölüyormuş hissederdim.
eve geldiğinde cebinde çikolata olurdu. belki milyon yılda bir kez. ama cepleri bize hazineler barındırıyormuş gibiydi her daim.
annem yerleri süpürürdü çalı süpürgeyle. cumartesi pazar sabahları hırş hırş sesleriyle uyanırdık.
yüksek demir divanlar vardı. altında damlataş mağarası falan olurdu bazen. derin ve gizemliydi. üstünde dünyanın en büyük çölü ve en dağlık yorganı olurdu bazen.
satranç taşlarından ve bilyelerden savaşlar yaratırdım mütemadiyen.
beyaz takımın atı sevgilim olurdu. ben de siyahların alelade piyonlarından biri. yorganla duvarın birleştiği kutuya çekerdi ersin bini ve arkadaşları manitamı. ben yastığın üzerinden uçardım diğer büyük satranç taşlarının üzerine. temiz bir pataklardım diğer tüm karakterleri. kızı kurtarırdım. kız utangaç ya... kaçardı hiç konuşmadan... yanağıma öpücük dahi kondurmadan...
misafir gelirdi nadiren. şöyle bir bakarlardı evin çocuklarına. sonra 12 eylülden konuşurlardı aralarında.
ben askerleri severdim, büyükler nefret ederdi.
sokağa çıkma yasakları olurdu bazen. ekmek akşamdan alınırdı.
bayramlarda milli gazete çıkardı ( o bildiğiniz milli gazete değil )
bayramlarda yeni ayakkabılarım olurdu... şansım varsa spor ayakkabı tabi.
sapanım ve incir ağacından yapılma yayım vardı. okların ucuna gazoz kapağı bükerdik.
dikenler vardı mahallemizdeki çayırda. ve yaban hıyarı denilen garip bir bitki. iyice sarardı mı uzektan dokunduğun anda içindeki suyu ve çekirdeği fışkırtırdı. göze gelirse kör eder diye bilirdi herkez.