1. 26.
    0
    bölüm on bir

    Halk arasında artık gerçek bir karmaşa vardı. Haliv’in tarafını tutan azınlığa karşın çoğunluk Kral Lukos ve Alor için hayır duaları ediyordu. Prenses Juter’in, Karanlık Evren’in askerlerinin Haliv’in tarafına geçtiğini her nasılsa öğrenen halktan imkânı olanlar Krallık toraklarından daha güvenli gezegenlere gitmeye başladılar. Özellikle başkent; saldırıya ve yıkıma en açık olan kent; bir hayalet şehir gibi boşalmıştı. Sokaklarında ışıltılı barış günlerinin neşesi yoktu ve şehirde kalmaya devam eden az sayıda insanında yüzü gülmüyordu zaten.

    Kara Taht gezegeni Gökyüzü Krallığına yedi yüz elli bin ışık yılı kadar uzakta. Ne pek büyük ne de pek küçük olan bir gezegendi. ismine zıt olarak gezegen uzaydan mavi, yeşil karışımı bir renkte gözüküyordu. Buranın bu adı almasında halkının kısa boylu vücutları simsiyah olan, kalpleri de en az vücutları kadar kararmış olan yerlilerden oluşması etkili olmuştu. Gökyüzü Krallığı’na isyan etmeye kalkıştıklarından beri evrenin çoğu gezegeni onları dışlamıştı ve bu sebeple Krallıkları zamanla eski gücünü kaybetmişti.
    Güneşin ışıkları en dik vaziyetine geldiğinde bu gezegenin yüzeyi hiçbir zaman olmadığı kadar hareketliydi. Haliv ve Kral Amoyur Prenses Juter’in ordusunun inişini karargâhın hemen önünden izliyorlardı. Ana gemi yere indiğinde gemiden inen Prenses, Kral Amoyur’a eski bir dost gibi gülümseyerek yanlarına geldi. Haliv bir an için oldukça şaşırmıştı. Prenses hiçte üç bin yaşında gibi durmuyordu. Sarı saçları, yeşil gözleri ve gülümsemesindeki Haliv’i etkileyen ışıltısıyla en fazla yirmi beşinde gibiydi. Haliv Prensesin önünde saygıyla eğilip elini öptü ve varlığınızla bizi onurlandırıyorsunuz türünden bir sözcük geveledi. Prenses Amoyur’a döndü ve seni yeniden görmek harika dedi. Amoyur bir kahkaha kopararak ben yaşlandım ve gücüm azaldı prenses ama siz aynen son gördüğümde ki gibisiniz diye karşılık verdi. Prenses’te Haliv’e bakınca etkilenmiş gibi oldu. Haliv gerçektende oldukça yakışıklıydı. Siyah ve uzun saçlarıyla esmer bir delikanlı olan Haliv’in çapkınlığı kendi ülkesindeyken dillere destandı. Bu sebeple o şimdiye kadar ağabeyi gibi evlenip tek bir kadına bağlı kalamamıştı. Priçeste Haliv’e doğru gülümsedi ve bende sizinle tanıştığıma memnun oldum dedi Haliv’in bilinçsiz bir şekilde tutmaya devam ettiği elini çekerek. Haliv bir rüyadan uyanmış gibi silkindi ve hep beraber karargâha girerek bir plan yapmaya koyuldular. Haliv derhal Gökyüzü Krallığı’na saldırılmasını istiyordu çünkü açık bir şekilde güç onlardaydı. Babasının Prenses Juter’in inanılmaz sayıdaki ordusuna karşı baş edemeyeceğini düşünüyordu. Kral Amoyur ve Prenses Juter ise geçen sefer kaybetmelerine neden olan kibre kapılmadan öncelikle bir deneme saldırısı yapıp Kral Lukos’un gücünü ölçmek niyetindeydiler. Karar verildi dedi Prenses yumuşak bir ses tonuyla; beş yüz kadar gemimi gönderip öncelikle güçlerini ölçeceğim, bakalım benim gücümün yüzde beşi bile etmeyecek bu kuvvetin saldırısını nasıl karşılayacaklar. Eğer zayıf olduklarına inanırsak hemen tüm gücümüzle taarruza geçeriz diye devam etti.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster