1. 1.
    0
    bölüm dokuz

    Prenses Juter hiç kimsenin –Amoyur’un bile- yerini bilmediği bir evrenin hâkimiydi. Karanlıklar evreninin, sonsuzluk gibi gözüken canlılar tarihinden önce var olan ve binlerce yıl önce aydınlık imparatorluğu Gökyüzü Krallığı tarafından iktidarına son verilen bir Krallığın hâkimiydi. Aslında sanıldığı gibi boyutları olmayan bir âlem değildi onlarınki. Evrende yaşamın var olduğu ilk karaydı sadece ve diğer gezegenlerden ve sistemlerden fark edilmeyecek kadar uzaktaydı. Gökyüzü Krallığı’nın üstünlüğünü ortaya koyduğu savaşlardan sonra gelecekte alınacak intikam için diş bileyerek kendi gezegenlerine geri çekilmişlerdi. Yerlerinin keşfedilememesi ve bir merkez gemisinden yönetilen cansız askerleri sayesinde başka bir evrendenmiş gibi rivayetler yayılmıştı ve Prenses bundan gayet mutluydu. Üç bin yıldır ülkesinin başında olan Prenses ömrünün son bin yılını Gökyüzü Krallığı’ndan intikam almanın yollarını düşünerek geçirmişti. Beş yüz yıl kadar önce ellerine geçen fırsatı değerlendirememiş, ihtiyar Kral Bor ve Lukos’a yenilmişlerdi. Kral Amoyur kendisine Kara Taht gezegeninde bulunan bir elçisi aracılığı ile haber gönderdiğinden beri ordu hazırlıyordu ve sonunda yola çıkmışlardı. Yarın beş milyon demir askerinin ezici gücüyle Kara Taht’a varmayı ümit ediyordu. Sonunda Kral Lukos’u önümde diz çöktüreceğim düşünceleri kafasında dönüp duruyordu. Kral Amoyur’un düşüncesinden farklı olarak Prenses Juter, Haliv’in tahta geçmesini istemiyordu. Gökyüzü Krallığı’nın sonsuza kadar evrenden atılması, yok edilmesi gerektiğini düşünüyordu. Evrene yeniden kendilerinin hâkim olması için. işte o zaman atalarının ruhunu onurlandırabilecekti. Gözünü gemisinin camından karanlığa dikti ve çok yakında diye mırıldandı derin bir kinle…
    ···
   tümünü göster