0
istanbul yemek konusunda zengin bir yerdi, olduğumuz mahallede yaşan kimse kalmamıştı fakat silah bulunabilecek bir semt te değildi. Zaten olan bütün silah dükkanları yağmalanmıştı, geriye sadece saçma atan tüfekler ve onların küçük 'saçma' kurşunları vardı. Yani bulunabilecek birşey yoktu. "Yine elimiz boş dönücez... " dedim kendi kendime, salı günleri zaten en nefret ettiğim gündü, pazartesinden sonra gelir, üniversiteye gitmek için saatlerce yola tutulurdum. Elimdeki listeye bir süre baktıktan sonra yerine koydum ve basamaklara doğru ilerledim.
Üst kata çıktığım zaman annem ile babamın odasının kapısı açıktı, parlak ışık holün loş ışığında gayet rahat birşekilde fark ediliyordu. Annem ile babamın konuşma seslerini duyuyordum "Bu kadar kaldığından eminmisin?" dedi annem gayet mutsuz birşekilde, "evet" dedi babamda hoşnut olmayan bir ton ile "O zaman daha fazlasını bulmamız gerekiyor, demir." dedi annem, babam oflayarak "biliyorum ama zaten alabileceğimizi aldık.", konuşmanın devdıbını biliyordum, yine tartışacaklardı, gitmeleri gereken yerleri konuşup daha sonra ortak karara varamayıp kavga ediceklerdi ve sonra benim yanıma fikir almaya geleceklerdi.
Bunlar olmadan önce onlardan uzaklaşmak için bir an çatıya çıkmayı düşündüm. Holün sonundaki küçük merdivenin sonu küçük bir kapıya açılıyordu. Merdiveni tırmanıp kapıyı açmak üzereydim ki aklıma aydınlık olup olmadığını kontrol etmem gerektiği geldi. Kapıyı yavaşça açıp çatının aydınlandığını fark ettim ve dışarıya elimden geldiği kadar sessiz bir şekilde çatıya çıktım