1. 1.
    0
    Sonraları, Frater Albertus’dan bilgi kaynaklarını belirtmesi istendi. Ancak bir asistan, kibar bir cevapla, Frater Albertus’un ne yazık ki çok meşgul olduğunu bildirdi. Albertus’un dersleri ve konferans programı çok yüklü olduğu için, ayrıntılı kişisel cevaplar vermesi olanaksızdı. Yine Frater Albertus’a göre, 1937′ deki değişim olayından sonra Fulcanelli ortadan kaybolmuştu.
    Bu tarihten sonra Fulcanelli ile temas kurduğunu iddia eden tek kişi, sadık öğrencisi Canseliet’dir. Canseliet, Üstad’ı ile ispanya’da, son derece olağandışı koşullar altında karşılaştığını öne sürdü.

    Başka bir boyutta buluşuluyor

    Eğer, Fulcanelli Canseliet’in dediği gibi 1920′li yılların sonlarında, 80 yaşındaysa, ispanya’ daki buluşmada Üstad simyacının 100 ila 110 yaş arasında olması gerekir. Canseliet’in o tarihte ispanya’ya gittiğini Gerard Heym de doğruluyor. Heym, Simya ve Eski Kimyayı inceleme Derneği’nin kurucu üyesi ve derneğin dergisi Ambix’in de Yazı işleri Müdürü’dür. Çoğu kişinin gözünde, gizli güçler konusunda Avrupa’nın önde gelen bilim adamlarından biri olan Heym, Canseliet’in kızıyla dost olmuş. Böylece, Canseliet’in pasaportuna bir göz atma olanağı bulmuş. Heym, pasaportta 1954 yılı için bir ispanyol giriş-vizesi damgası gördüğünü söylüyor.

    Yine de, Canseliet’in ispanya’ya nasıl çağrıldığını ve orada neler olup bittiği konusu, esrarını koruyor. Heym, gizli güçler konusuyla uğraşan Walter Lang’a, bu konudaki izlenimini anlatmış. Ona göre, Canseliet’e norma-lüstü bir şekilde, büyük bir ihtimalle gaipten haber alma yoluyla, bir mesaj geliyor. Canseliet’in, 1981′de hâlâ simya araştırmaları ile uğraşan ve isminin gizli kalmasını isteyen bir arkadaşı ise, şunları söyledi: “Bana Fulca-nelli ile nasıl karşılaştığını ayrıntılarıyla anlattı. Bu karşılaşma başka bir boyutta, ya da bu tür buluşmaların mümkün olduğu bir noktada meydana gelmiş.”

    Cinsiyetsiz bir adam

    Daha sonraki soruşturmalar, Canseliet’in Seville kentine gittiğini ortaya çıkardı. Simyacı, uzun ve dolambaçlı bir yoldan dağda büyük bir şatoya zütürülmüş. Sonradan burasının gizli bir simyacılar kolonisini barındırdığını anlayan Canseliet, böylesine esrarlı koşullar altında eski Üstad’ını burada bir kez daha görmüş.
    Ancak durumun, simya felsefesini ve bunun mistik yönünü bilmeyenler için şaşırtıcı bir yanı daha var. Fulcanelli’nin garip bir dönüşüme uğradığı söyleniyor. Çift cinsiyetli gibiydi. Yani hem kadın, hem erkek özellikleri taşıyordu.

    Canseliet, yakınlarına (sıradan ziyaretçileri kabul etmediği gibi, aldığı mektuplara cevap yazmaya da yetişemiyor), Fulcanelli’nin bir kadın görünüşüne sahip olduğunu söyledi. Simya ilmi literatüründe Hayat iksiri içmenin yan etkileri sonucu ortaya çıkan fiziki değişimden söz edilir. Eğer iksir, başarılı sonuç verirse, içen kişinin saçlarının, dişlerinin ve tırnaklarının döküldüğü söylenir. Sonra da bunlar yeniden, ama daha genç, daha düzgün olarak çıkar, yüz hatları neredeyse cinsiyetsiz bir özellik kazanır.

    Olanlar unutturuldu

    Gerard Heym’e göre, Canseliet ispanya’dan döndüğünde başına gelenleri pek hatırlamıyordu. Hatta Heym’e kendini, hipnotizma uygulanmış gibi hissettiğini söyledi. Böylece gördüklerini ve duyduklarının ayrıntılarını unutması amaçlanmış olabilirdi.
    Ne gariptir ki, Canseliet, Büyük Eser’in üçüncü aşamasına, yani taş ve iksir imal etmede kusursuzluğa ulaşamadığını itiraf etmişti. Üstelik de, saygın bir simya yazarı ve bilim adamı olmasına karşın, esrarlı Fulcanelli ile olan işbirliğinden kişisel bir çıkar sağlamışa benzemiyor.

    EK:

    Simyacıların, Büyük Eser’i tamamlama yolundaki tek hedefleri, sadece adi madenleri altına dönüştürmek değildir. Hatta, yal­nızca ebedi gençliğe kavuşmak da değildir. Çünkü simyacılar, simya sürecindeki her aşamayla birlikte bu işi yapan kişide de ruhsal bir değişiklik göründüğüne inanırlar. Simya sanatının sırrı, “solve et coagula” yani “ayır ve birleştir” vecizesiyle ifade edilen ilkede yatar. Bu vecize, simya sürecinin fiziki yanının doğru bir tanımlamasıdır. Her aşamada, bir maddenin çeşitli karakteristik­leri sıyrılıp alınır, üzerinden yeni, daha soylu bir madde oluşturulur. Ruhsal yönden bu, daha iyi, daha saf bir hayata doğru “yeniden doğuş”un izlendiği bir “ölüm” anldıbına gelir. Bu kavrama, birçok dinde de rastlanır. Örneğin Aziz Paul, dindarlara “Günah içinde ölüp erdemliliğe doğru yaşamaya” öğüdünde bulunulur. Büyük Eser’in son aşamasında “Kral, kutsanmış kraliçesi ile aşk ateşinde yeniden birleştirilir.” Simyacı da, kadınla erkeğin kusursuz bileşimi olan o kusursuz varlık, ilahi çift cinsiyetli (kutsal cinsiyetsizlik) halini alır.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster