1. 1.
    +1
    Aslında her şey ilk kez sana "biz" dememle başlamıştı, ne sen "sendin" ne ben "bendim", bizdik artık. Yemeğe birlikte başlar, aynı anda bitirirdik, kelimeleri biriktirip biriktirip ciğerlerimizde aynı nefesle tüketirdik o puslu gecelerden çıkan sabahlara değin, en güzel yaşımızdaydık, daha 19, yeni başlamıştık nefes almaya, yeni doğmuştuk, henüz doğmuştuk hayata.

    Ne sen sorardın hesabını yokluklarımın, ne ben sorardım hesabını suskunluklarının. Olgun iki insan kerametiyle tutardık kalplerimizin kulplarından yan yanayken, ayrı kaldığımızda bile ayrı değildik ki zaten, sen aramadan önce, saat sabahın 05:00' lerinde, sen aramadan önce uyku sersemliğinden uyanırdım senli tatlı sabah kahveme can havliyle. Ben... Seni çok seviyordum be!

    Bir yağmur damlası "lıp" diye çökse yolda yürüyen karizmama, dağıtırdın gökyüzünü hep en iyi hatırlayasın beni diye, ne zaman gözünden bir yaş düşse yanağına kendime batırırdım en zehirli iğnemi seni mutlu mu edemiyorum acaba diye, ben yapardım soytarılığımı, mutlu olurdu yine kraliçe. Sen... En kök yakutlardan zümrütlerden altın tacınla genç bir ece.

    Daha 19 yaş... 11 sene ne çabuk geçmiş, sen şimdi başka biriyle nişanlı, evlilik hayallerinde, hayatın kolları sımsıcak sarıyor küçücük bedenini, ben yokum, sen başka bir biz yaratmışsın şimdi, sen... Ölmüş aşkımız, sen tutturmuşsun en dikişli yerinden hayatı, ben yutturmuşum kendime, avutmayan yalanları.
    ···
   tümünü göster