1. 76.
    0
    ertesi gün bir punduna getirip evden kaçıyorum,
    sahil kenarı güzel bir yer.
    kimse yok. karşıdan ırmağı görüyorum.
    intihar edeceğiz.
    elimde pgibolog un verdiği ilaçlar.
    gözüne bakıyorum, gözüme bakıyor.

    gözümü kapıyorum sonra,
    aklıma geliyor;

    "hani bir idam mahkûmu ölümünden biraz önce şöyle söylemiş
    ya da düşünmüştü: yüksek ve sarp bir kayalıkta, ancak iki
    ayağımın sığabileceği, dar bir çıkıntıda, dört bir yanım uçurumlar,
    okyanuslar, sonsuz bir gece, sonsuz bir yalnızlık ve hiç bitmeyecek
    bir fırtınayla sarılmış durumda yaşamak zorunda olsam ve bütün ömrümce,
    bin yıl boyunca, hatta sonsuza kadar o bir karış toprakta durmamda
    gerekse o şekilde yaşamak, şu anda bir yarım saat içinde ölecek
    olmaktan çok daha iyidir. yeter ki yaşayayım!"

    edemiyoruz, ırmakla yolun sonuna geliyoruz. ve fark ediyorum ki,
    aşk denilen şeyin bitmesi böyle bir şeymiş.

    eve dönüyorum, özür dileyerek odama gidiyorum.
    böylece lise hayatımın son ayları da,
    okuldaki garip çocuk olarak son buluyor.
    ···
   tümünü göster