1. 26.
    0
    o yoldayken babam bana dönüp şöyle söyledi;
    "yolu görüyor musun oğlum. biz aslında dümdüz gidiyoruz."
    arkaya döndüm, neredeyse kırkbeş derecelik açıyla bir tepenin ardına tırmanıyorduk.
    "hayır şu anda tırmanıyoruz işte" dedim,
    "ama yolu takip ettiğin sürece, dümdüz gidersin. bu yüzden tüm yokuşlar,
    insana düz gibi gelir". dedi.
    ergenliğimin başına dair hatırladığım en büyük olay buydu.
    daha sonra büyükşehirdeki, büyük bir camiye girdik.
    camilerin heybeti beni hep korkutur.
    bunun şeytanla falan alakası yok.
    sadece o koca heybet ve o koca tanrının kocaman evi;
    üstümüzde hep bir kılıcın sallandığını hatırlatır bana.
    insan tanık olduğu sürece anlar.
    şimdi daha iyi anlıyorum tabi.
    o eve girdik, namazı kıldık.
    sanki bambaşka bir ülkede gurbette gibi hissettim.
    her şey aptalca geliyordu.
    her şey anlamsızlaşıyordu.
    ben aptaldım ve bunun üstüne üstlük kibirliydim.
    kafamı secdeden kaldırdıktan sonra,
    içimden son duayı okumak yerine şu sözler geçti;
    "inandığım değerleri yaratan tanrım;
    eğer oradaysan ve beni duyuyorsan,
    bana bir mesaj yolla.
    çünkü korktuğum şeye saygı duymamı bekleyemezsin."
    diyorum ya, fazlasıyla aptal ve kibirli bir ergendim...
    ···
   tümünü göster