1. 851.
    +4 -1
    diğerleri metal kapaktan çıkmak için merdivene yöneldiklerinde daxpha onlara sessizce o taraftan gitmeyeceklerini işaret etti. 'metronun içinde sessizce ilerleyebilirsek daha güvende oluruz' diye fısıldadı mugibi'ye doğru. horus onu onayladı 'aynen beyler. burdan stadın sonuna kadar 8 durak var. son durakta yukArı çıkıyoruz. burda görülme riskimiz daha az en azından.'. 'güneşte yok ' diye katıldı onlara bop. rakat ve salavat da onaylarcasına peşlerine takıldı. uzun ve karanlık tünelde tek ışık kaynakları horus'un elindeki, kenarındaki kolu çevirdikçe kendini şarj edebilen küçük bir el feneriydi. onun da pek yardımı olmadığından duvara ellerini dayayarak ve arada önlerindekini yoklayarak yürüyorlardı. en öndeki daxpha onları 15-20 metre de bir durduruyor ve etrafı dinliyordu. etrafın sessiz olduğuna kanaat getirince ilerlemeye devam ediyorlardı. yaklaşık bir saat kadar sessizce yürüdüklerinde -ki bu arada birbirine çok yakın 4 durak geçmişlerdi- kendi odalarına benzeyen bir personel odası kapısı gördüler. buranın dinlenmek için ideal bir yer olduğunu düşünen daxpha kapıya yanaştı, biraz aralayıp eliyle odanın yan duvarına iki kere vurdu. içerden tepki gelmeyince kapıyı sonuna kadar açtı ve daha yüksek bir sesle bu sefer kapıya vurdu. elindeki kazığı, karanlık odadan gelebilecek herhangi bir tehlikeye karşı hazır vaziyette iki eliyle tutuyordu. içerden çıt çıkmayınca diğerlerine gelmeleri için işaret yaptı ve gurup odaya girdi. horus hemen yere oturdu ve sırtını kapattığı kapıya dayadı. bu oda diğerine nazaran daha küçüktü ve bir kaç boş koli dışında bomboştu. rakat sırt çantalarından birer çikolata çıkardı ve hemen bitirmemelerini tembih ederek guruba dağıttı. yaklaşık beş dakika kadar dinlendikten sonra aynı şişeden birer yudum alıp yollarına devam etmek üzere odadan çıktılar. yarım saat kadar daha yürümüşlerdi ki horus konuşmaya başladı; 'bundan önce nerdeydiniz beyler? neciydiniz yani?' diye sordu diğerlerine doğru; 'siz sormadan söyliyim biz barlarda gitar çalardık. geçim kaynağımız oydu yani'. mugibi cevapladı onun sorusunu 'biz öğrenciydik. üniversite 3. sınıf. okulda tanıştık hatta, gerçi bop benim üst komşum olur. ama rakat ve bahsettiğimiz hallowen'la erken bize okulda katıldılar.'. 'şşşşt' dedi daxpha en önden, 'sesiniz metro boyunca yankılanıyor.'. horus tam daxpha'ya cevap verecekti dışardan girip bir kaç metre önlerine düşen ışık onlara bir sonraki durağa geldiklerini haber verdi. ilk olarak daxpha çıkardı kafasını ve peronu yokladı. diğerlerine eliyle iki kişi gördüğünü işaret etti. ama onları sessizce öldüremezlerse patırtıya daha fazla enfekte gelme ihtimali de vardı. daxpha da böyle düşünmüştü işte. karşıya peronun bittiği ve tekrar karanlık tünelin başladığı yere baktı. yirmi metre kadar uzaklarında olduğunu düşünüp eliyle diğerlerine eğilmeleri için işaret yaptı. 'sürünüyoruz' dedi zar zor duyulabilen bir fısıltıyla. böylece, normal zamanlarda yolcuların metro bekledikleri eşiğin önünde sırayla yatıp sürünmeye başladılar. ilk olarak en öndeki daxpha geçti peronu, onu mugibi, horus ve rakat izledi. mümkün olduğunca sessiz olmaya çalışıyorlardı ama en başta iki olan enfekte sayısı zaman geçtikçe çoğalmış, hatta sıra bop ve salavat'a gelmeden mugibi'nin görebildiği kadarıyla beş olmuştu. içgüdüsel olabilir diye düşündü mugibi, avının yakında olduğunu hisseden avcılar gibiler. o bunları düşünürken salavat sürünerek onların tarafına geçmişti bile. salavatın geçtiğini gören bop eğildi ve sürünmeye başladı. yolun yarısına geldiğinde mugibi enfektelerin sayısının sekize çıktığını gördü ama diğerlerini telaşlandırmak istemedi. enfekteler kalabalıklaştıkça hareketleri hızlanmıştı, en başta amaçsızca gezen ikisinden farklı davranıyorlardı şimdi. sanki bir yere odaklanmaları gerektiğini bilirmişcesine hareket ediyorlardı ve her hareketlerinde bop'un yanında süründüğü eşiğe daha çok yaklaşıyorlardı. metro beklerken geçilmemesi gereken sarı çizgiyi geçmek üzereydi hatta bi tanesi. neyse ki bop tam zamanında gurubun beklediği tarafa geçmişti de diğerleri rahat bir nefes aldı. o perondan olabildiğince çabuk uzaklaştılar böylece. sonraki durak yaklaşık yüz metre ötedeydi ve daxpha'nın dediğine göre bu durak da bakım onarım çalışması nedeniyle kapalıydı. 'iki durak daha geçicez' diye düşündü bop, 'üçüncü de burdan kurtuluyoruz.'. bu düşünce bile onu mutlu etmişti. bu karanlık metro tünelinde sessizce yürümek, enfektelerle karşı karşıya gelmekten bile beterdi çünkü. insanı asıl bitiren o belirsizlik hissiydi
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster