+7
sabah ilk rakat uyanmıştı. kendine gelince kalkmaları için diğerlerini dürttü ve horus ile daxpha'ya bakmaya gitti. fakat ikisinin de yerlerinde olmadığını gördü. bunu diğerlerine söyleyince bop iyice tedirgin olmuştu. onlara dün gece duyduklarını anlatmaya başlayacaktı ki personel kapısı sonuna kadar hızla açıldı ve daxpha kahkahalarla içeri girdi. horus da onu takip etti gülerek. diğerlerinin kalktığını fark edene kadar 2-3 saniye daha şakalaştılar. daxpha onları görünce kendini zorlayarak gülmesini durdurdu. 'kahvaltı ettiniz mi?' beyler dedi ve odanın diğer ucundaki otomattan bi yığın abur cubur çıkarıp herkese dağıttı. bop tedirginlikle ikisini izliyordu. 'biz dün gece biraz konuştuk' dedi horus ve elini yavaşça beline attı, onu gören bop da yavaşça kemerindeki bıçağa uzandı. 've sizinle gelmeye karar verdik' diye bitirdi daxpha onun sözünü. horus belinden turistlik rehber kapağı olan katlanmış bir tomar harita çıkarttı; 'gerçi biraz kararsızdık ama hem gece hem de kalkınca bu konuyu biraz tartıştık ve burda daha ne kadar yaşayabileceğimizi düşündük' diye devam etti konuşmaya. bop kendini aptal gibi hissediyordu ve biraz da utanmıştı. 'tabi sizin için de mahsuru yoksa beyler' dedi daxpha ve sözü onlara bıraktı. mugibi kısa kısa diğerlerine baktı ve 'bizce sakıncası yok beyler, salavat bize katılırken dediğimiz gibi; ne kadar kalabalık o kadar iyi' diye cevapladı onları. horus elini bop'un omzuna attı; 'kardeşim bi isteğin bi sıkıntın varsa söyle ' dedi samimi bir tavırla ve bop'un utancını ikiye katladı. 'saat kaç bu arada beyler' dedi rakat. 'güneş yeni doğuyor' diye cevap verdi daxpha homurtuyla, cips doldurduğu ağzıyla konuşmaya çalışmak onu öksürtmüştü. 'tamam beyler sizin iki sırt bi el çantanız var' dedi horus ellerini birbirine sürterek, düşünceli bir ifadeyle, 'o el çantasını bişe takalım boynumuza falan asalım isterseniz, daha kolay olur taşımak. bizde de orta boy bi spor çantası var. onları mümkün olduğunca verimli bi şekilde doldurmamız lazım' dedi ve gurubun getirdiği el çantasını odanın köşesinden alıp yan kollardan birine girdi. daxpha da odanın sonundaki otomata gidip salavat ve rakat'dan yardım istedi. 3 ü kısa zamanda otomatlardaki bütün yiyecekleri odanın ortasına yığdılar. bop ve mugibi ise odanın uzak kenarında sırtlarını diğerlerine dönmüş konuşuyordu o arada. konuşma sonucunda ise daxpha ve horus'a güvenebileceklerinde karar kıldılar. yüzlerine odaya çevirdiklerinde ise daxpha salavat ve rakat'ı yolda işlerine yarayabilecek bir şeyler bulmak için odanın altını üstüne getirirken buldular. odanın ortasında ise adeta cipslerden ve çikolatalardan oluşan bir tepe vardı. horus elinde el çantasıyla geri geldi 5 dk kadar sonra. çantanın altına ve üstüne birer kegib atıp kegiblerin içinden diğerlerinin eskiden bir çarşafa ait olduğunu düşündükleri uzunca bir bez parçası geçirmişti. iki ucuna birbirine bağladı bez parçasının ve omzuna asarak kendi üzerinde denedi. 'idare eder işte ' dedi ve onu kenara koydu, 'beyler' diye devam etti konuşmaya, şimdi çikolataları bi yerleştirelim önce, sonra aklımda bişe var onu bi deneyelim.'. bunun üzerine bop, mugibi ve horus itinayla, bir santim bile ziyan etmemeye çalışarak çikolataları sırt çantalarına yerleştirmeye başladı, diğerleri ise hala yolda işlerine yarayacak eşyalar bulmak için odada dört dönüyordu. bütün çikolatalar yanlarında getirdikleri bir sırt çantasını ağzına kadar doldurmuştu, diğerinde ise çok az bir yer bırakmıştı. horus ise bu boşluğu içerde su doldurup getirdiği bir pet şişeyle kapatmıştı. iki çantayı kapının kenarına koydular böylece. geriye sadece el çantası ve iki sırt çantası kadar büyük eski bir spor çantası kaldı. 'şimdi' dedi horus, 'bu sünger gibi olan cipsleri böyle koyarsak çok yer kaplarlar. poşetlerinin yarısı hava zaten. ama geride de bırakamayacağımız kadar çoklar. bence bunları tek tek açalım bi kapta suyla ıslatıp ezelim büyük bi top haline getirelim. sonra biraz kuruyunca dilim dilim koparıp kendi poşetlerine saralım çantaya öyle koyalım. ne dersiniz?'. bop ve mugibi bu fikri beğenmişti. hemen içerden orta boy bir damacana getirdi horus ve ortasından keserek içine biraz cips döktü. suyla ıslatıp elinde sıkmaya başladı. damacanadaki cips topağı küçüldükçe bop bi paket daha ekliyor, mugibi ise su döküyordu. yaklaşık 15 dakika sonra bütün cips paketlerini açıp bu işleme katmışlardı ve futbol topu büyüklüğünde bir cips topağı elde etmişlerdi. horus topağı damacanadan çıkarıp suyunu biraz sirkeleyerek gurubun gece yattığı çarşafın üzerine koydu, onu sarmalayarak suyunu iyice aldı ve uzunlamasına bir şekil verip avuç içi büyüklüğünde parçalar kopartarak eski paketlerine sarmaları için bop ve mugibi'ye verdi. bir 10 dakika kadar sonra da bu iş bitmişti ve bu sefer el çantası ağzına kadar, ekmeğe benzettikleri bu yiyeceklerle dolmuştu. bop ve mugibi, bu manzaraya bakınca horus'un pratik zekasını taktir ettiler . onlar bu işle uğraşırken salavat ve rakat da odada buldukları bütün pet şişeleri, yanlarında kendi getirdikleri dahil, suyla doldurup spor çantasına istiflemişti. daxpha ise eskiden babasının olan masanın iki ayağını kırıp, uçlarını rakat'tan aldığı satırla sivrileştirip kazık haline getirmişti. birini kardeşine verdi diğerini ise kendine aldı. 'spor çantası biraz ağır oldu ama sırayla taşırız artık' dedi horus çantayı eliyle tartarken. rakat ise çıkmadan önce herkese kalan damacanalardan içebildikleri kadar su içmelerini söyledi. diğerleri bu tavsiyeye uydular ve sularını içip sırayla personel kapısının önüne geldiler. daxpha kafasını çıkarıp etrafı kontrol etti önce. sonra başını sallayarak diğerlerine dışarının güvenli olduğunu işaret etti ve sırayla odadan çıktılar. en arkadaki horus odaya son kez baktı ve elini kapının kenarındaki aküye atıp ışıkları kapattı.
Tümünü Göster