1. 301.
    0
    Hava karardığında vardığımız loş ortamın, ruh biçen hafiflikte verdiği koyu kırmızı ışıkları canlanıyor gözümüzün önünde. Kokusu herhangi birine herhangi bir koku gibi gelebilir. Ama benim için asla unutmayacağım, ısıtılmış eski yaş tahtaların, üstüne basıldıkça tozlarını yaydığı, sigara kokusunun dahi bastıramayacağı bir çürümüşlük kokusu. Sanki ömürlerinin sonuna geldiğini fark eden ahşaplar, bir yerde toplanmış, artık kalmayan son nefeslerini huzur içinde verebilmek için. Ama rahat bırakılmamışlar onlarca, yüzlerce huur çocuğu tarafından. Ölemiyorlar. Savaşmamış onlar da, boş verip önce üzerimize basan bu yavşakları gebertelim demişler. Üzgünüm, bilmiyordum. En azından artık ben, sıramı savdım. Üzgünüm.

    "Ben şuraya oturuyorum."
    "Oranın etrafı kalabalık ya şöyle kenara biyere gitsek ya."
    "Hayır, ben oturucam buraya. Sen, şu gösterdiğim yere."
    "Pardon bebeğim de napıyoruz biz şu an?"

    "Hoşgeldiniz siparişiniz var mı menü getireyim mi?"
    "Benim masama iki ellilik, oraya bir şey verme. Parayı da önceden veriyim."
    "Tabi, hanfendi sizinle mi??"
    "Benimleydi, birazdan olmayacak."
    "Ee... menüyü bırakıyım ben madem."
    ···
   tümünü göster